Ey kelimelerin yetmediği güzellik,
Ey beni benden eden güzellik.
Sen nasılda güzel bir kötüsün.
Ben nasılda sevmişim bu kötülüğü.
Aslında ben hep kötüyü sevmişim.
Şimdi sen gittin ya
Bir ağustos sıcağında,
Annemi rahatsız edip,
Haykırmışım dünyaya.
Gelişim bile uğraştırmış,
Üç beş kişiyi.
Giderken de rahat durmayacağım,
Hayat ebedi bir saadet olsaydı,
Sana beni unutma derdim.
Ne yazıkki
Hayat bir rüya,
Saadet bir hülya,
Umut bir istikbal,
Bir ev vardı duvarları kerpiçten,
İçinde insanlar yaşardı, yürekleri demirden.
Duvarında çiçekler vardı hep sümbülden,
En çat ayazda bile sıcacık olurdu kalplerinden.
.
Evin babası en mertinden,
İçimde telâşla koşturan çocuklar var,
Biri anılarıma, biri aşklarıma, biri mutluluklarıma.
Hiçbirinin de ulaşamayacağına eminim.
Binbir pişmanlıklarım, keşkelerim,
Bir aslan gibi atmış pençesini enseme,
Kurtulamıyorum.
Ya birgün gelirsen, gelip gitmezsen, gitmez kalırsan?
Ben ne olurum?
Mutluluktan uçar mıyım? Mutluluktan lâl olur mu dilim?
Mütemadiyen hüzünlüyüm.
Hüzünlü, kırgın, mutsuzum.
Mutsuzum sensizlikten.
Birazdan bir nehir patlayacak yerden,
Ve bütün kötülükler, silinecek yeryüzünden.
Kıyamet benim adım, ne dediysem oldu,
Hüzün uçacak, çocukların yüzünden.
Sağ tarafım mutluluk tarafı, sol tarafım güruh,
Yüzümden okuyorum, yüzümde yok mutluluk.
Fikrim hücum eder ve
Aklım bilinmezlerde.
İnsan için yerin altını ve üzerini ayıran o ince o kısacık bir kaç saniyelik olay...
Yeri ters düz eden şey bu kadar kısayken
Zaman kısıtlı ve her saniye önemsizken
Bu dünyada insan denen mahlukat, bizler...
Dert başa gelmeyince insan anlamaz,
Yüzünü görür de içerine bakmaz,
Kanayan yara gayri kabuk tutmaz,
Göz gördü, gönül ağladı, dil konuşmaz.
.
Bir derde bin derman olmalı,
Hava soğuk,
Ben gibi soğuk.
Öyle ayaz, öyle soğuk.
Kimseye karışmayan,
Yine de kucaklar gibi insanlığı.
Kimseyi sevmiyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!