Hummalı bir oyun, vatanım perde
Oyuncular biziz, oynatan nerde?
Tabip, deva var mı, soğuk bu derde?
Sunulan şerbeti yutanlara bak
Şehadet görünür Bardız düzünde
Sevgili!
Gönlümün dünyasına daldım yine derinden
Kırmızımsı bir hüzün akıyor gözlerimden
Antika halı gibi döşendin yüreğime
Desenin lâle, sümbül, kokunsa gül elime
Yeryüzü mescidinde saf bağlamış çiçekler
Belirsizliktir ölüm, bilinmez sabah akşam
Takdir belirleyenin, diken üstünde yaşam
Korku kaplamış zamanı, günlerse tedirgindir
Mezar; aydınlığa aşık, karanlığa serindir
Bir sonbahar akşamı rüyaydı gördüklerim
Irmaklara yön verecek çığlığımı beklerim
Yoksul derviş edasıyla boyun büken ben miyim?
Güçlülerin dünyasında oltadaki yem miyim?
Her akşam ruhumda gezdirdiğim umut sancılarımdan
Kızıllığında ufkun, ak kanatlı süvarilerdi beklediğim
Her zerresi bir atom çekirdeğini andıran zamanlarımdan
Arta kalan bütün bir hayatımdı beklettiğim.
Huzursuz zamanlardan yüreğime boşalan
Yelkenlimi batıran sensin, isyan denizim
Kürek çektim üstünde, bırakmadım boş alan
Karakışlar yaşasam gene silinmez izim.
Yar konuştu; ben sustum
Kanadı içimde güller
Yüreğimde mahpustum
Firkâtime doldu günler
Düşler kurdum, delişmen
İçimde ki yanardağım
Doğrulacak güne hasret
Yemişim vermeyen bağım
Seni gördüğüme hasret
Uzakları şu gönlüme
Gül çiçek aşkın tarifi, yaprağına hüzün konar
Yabana atılan güneş sürgün yollarında donar
Kaç şafak söker bilinmez sevda denen yokuşunda?
Kaç kıta gezmeli Mecnun, diken yüklü bakışında?
Garbın çeşmesinden akar ihanet
Edepsiz, sırıtan, soysuza lanet
Dönen dolaplardan kanım çekilir
Soluk benizlerden soğuk ekilir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!