Çoğu ağaç parçası der
Benim gül yoldaşıma
İç dünyamın
Kanayan yaralarımın
Bilinmezlik ülkesine
Gitme cesareti gösterdiğim de
Sonsuz
yerleşip kaldığım
gözlerimin nemi
Gemimin rotasını
hep sana çeviren
ELMA KURDU
Elime alıp ısırdığımda
Önüme çıkan elma kurduna
Nasıl
Kızabilirim,
Sayılamayacak kadar
Çoktur değil mi?
Yağmur damlaları,
Kuraklığına düşer,
Hepsi birer,birer
Adresine gidecek mektuplar gibi
Musallat olmuş,
Fırtına gecenin başına yine,
Hey gece! ..
Birazdan karıştıracak,
Bulanıklığında bizi birbirimize desene,
El avı arayışlarımız...
Kılık değiştirmiş haliyse
yalnızlığın gece,
sözde karanlığa
karışmayı vaat ediyorsa,
bir değil on evren dolusu kalabalık
doğurtturacak bize yalnızlığımız.
Öylesine özgür dolaşır ki
Gökyüzünden aldığı
Maviliğin derinliklerinde
Öyle bir hızlı kıvrılır ki
Sanki sonunu getirecekmiş gibi
Bütün denizin
İçime düşürdüğün buzlu bir alev topu
ateşinde pişiyor buz kırıklarım
senli olan öteki yarımı üflürüyor bize
dağ yüreklim
üzülmelerine isyan edişlerim olaca hep
ve kendimi de tutup
Bir yürek,
hani kuş misali,
uçurum tedirginliği atışında
ustaca manevralarına gizlediği narası
bir kalp atımı ki henüz kuluçkada
yorgun esen ruzgara emanet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!