Gözlerin tenine değmeyeli bu kentin,
Yalnızlık düştü bitmeyen gecelerine,
Sen gittiğinde…
Bağımlı düşlerle, seni bana getirmeyen sabahlara küskün yüreğim.
Bir de günbatımında yalnızlıklara karşı koyan karmaşık hayallerime…
Baharlarda durgunluk, renklerde anlamsızlık oldu sen gittiğinde.
Hû!
Diye seslendik ey Kudüs…
Bizi duyan olmadı…
Bir özlem ki sonu gelmedi…
Gönül gülsüz semada kaldı…
Sen ki şehadetin en şereflisine nail oldun…
Ayrılık adlı bir tepenin ardında…
Sensiz yalnızlıklar düşlüyorum.
Uzak yerlerim var sadece yanımda.
Sensizlik haykırıyorum,
Sesimin uzanabildiği tüm yakınlara…
Sadece gözlerim değil yamaçlardan aşağı inen…
Bizler geçmişten beri vazifeliyiz.
Bazen dünyaya hükmeder, bazen Ortadoğu’ya hükmederiz. Yükümüz ağır, dağların bile kaldıramayacağı kadar ağır. Zamanın yetiştiremeyeceği kadar dolu,
Geçmişin sığdıramayacağı kadar çok…
Ayakta kalış sanatı sergileyen ecdat,
Bizden elbette daha da fazlasını bekler.
Mazisinde asil bir tarih barındıran nesil;
Ne düşünüyorum biliyor musun?
Sessizlik haykırarak,
Gözlerimize Seni Seviyorum’ca baksak.
Hatta sarılmayı bile özlesek…
Yağmur yağsa usulca.
Ellerin ellerimde olsa.
Seni; çatıştığım yalnızlık gecelerinde bırakıyorum…
Terk ettiğim sevgileri hayallerimden çalıyor,
Gözlerimin önünde canlandırıyorum.
Soğuk bir rüzgâr estirip sonbaharda,
Sonra hüzünleri yüreğime salıyorum.
Gözleri çaresizlik barındıran bir savaşçının bakışlarını oynuyor siluetim.
Söylenen son sözü unutma.
Fakat, ilk duyduğun söze de sakın itibarsızlık etme!
Kişi, tamamı üstün vasıflarla donatılmış bir nur değildir.
Her insan hata yapabilir…
Hatasını gördüğün dostu terk etme!
Unutma ki dost; doğrusuyla, yanlışıyla kabullendiğin bir
Bizde söz senettir, şereftir dervişim…
Asla hafife alma!
O da bizim edebimizin, tekke adabımızın
bir gereğidir.
Söz ehli ve güvenilir olmalı insan.
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e neden
Su taneleri anlamlı hareketler yaparken,
Tutulmuştu gözlerim suyun üzerindeki siluetine, güneşin. Sonsuzluk kokuyordu rengi.
O kadar pembe, bir o kadar da sıcak.
Portresindeki yanağıydı sanki Nakşidil’in.
Küçük mimiklerle tatlı gülücükler çıkartan.
Yüreğinin derinlerinden yüzüne kadar süzülen merhametiyle. Bu; hayalime düşen bir parıltı, bir umut yolculuğuydu belki.
Bir temmuz günüydü…
Ve temmuz hep iyi gelmiştir bize…
Bir vefa borcum var temmuza…
En güzel hediyeyi sunan mevsime…
Seni bana nasip eden mevsime…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!