“Gözlerinin içindeyim bu cemre!”
Yağmuru gördüm, en sıcaklığıyla.
Uçsuz bucaksız dizilişleriyle…
Islandım…
Alışılmış bir paslanmışlık ve kabullenilmiş bir çaresizlikle, daha ne kadar yaşayacaksın?
Arzu ettiğin hedeflere mantığının ertelenmiş, pasif dürtüleriyle ulaşamazsın…
Kendini topla…
Şimdi murakabe zamanı!
Geçmişte nasıl yaşadın?
Şimdi nasıl yaşıyorsun?
Davasında İslam olmayan ses, ancak kuru gürültüden ibarettir…
Bu ister aşk olsun…
İster iş…
İsterse savaş…
Dil ve ırk ayrımı yapmadan;
Adil, hakkaniyetli hakemler gerek bize…
Uyuduk yıllarca…
Yıllarca kandırıldık!
Üzerimize elbiseler giydirdiler…
Hakkı batıl, batılı da hak yaptılar!
Süslediler, giydirdiler.
“Meydanı boş bırakırsan, meydanı birileri alır…”
Biz, her mücadelemizde önce kendi adamlarımız tarafından engellendik!
Fikir veren yok, fakat engel çok.
İlk sınavı hep kendi adamlarımızdan olduk…
Fakat sesimizi de kısamayız biz…
Hayat; boşluğa bırakılmış kelimelere şahit takvimler barındırır…
Kolaydır çünkü.
“Nasip bu işler arkadaş…”
En adil…
Merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım; isteklerimizde
hayrı da şerri de bilirsin.
Hayır ve şer senden gelir…
Bunu bilir, bununla amel ederiz…
Bizleri şerre muhtaç eyleme…
Bizlere; vatanına, milletine, İslam’a hayırlı,
Çekilin duvarlar…
Aslımı sormayın bana…
Bu diyarda “eski yazı bilir o” derler benim için…
Eskiye benzerim ben!
Eskiye hasret çimenlerim vardır…
Üzerinde kuşlar uçururum, uçurtmalar çevresinde…
Ve son kuş uçar yuvadan…
Yine umutlar başka baharlara kalır…
“Sen, okyanuslar ülkesinin yosunlu, buz mavisi kaldırımlarında…
Ben hasretin memleketinde hüzünlerimle prangalar
eskittim.
Senden ayrı kalmak;
Tüm sevdiğim resimlere bir daha bakamamak…
Okyanus mavisi derinliklere dalıp kaybolurcasına,
Kurduğum tüm hayallere veda etmek…
Senden ayrı kalmak;
Bir daha görememek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!