Papatyaların geçmişi kadar
Seninle geçmemişim var
Neden uzaktık bunca zaman
Aynı güneş ikimize değerken.
Yağmur çiseler inceden
Gam yüklü dağların başında kara dumanlar
Ağaçları saksağanlarla izinsiz evlendirmişler
Küçük fidanların izlediği öksüz kalmış umman
Onca yiğit evlatları yere leşlerle serdirmişler
İnceden sessiz bir sabah, bir yaz vakti
Ve arkada kuş ötmeleri engelleyemediğim
Huzurlu olmak zorunda mıyım?
Bakma dünya derdine sabah bile bitiyor
Bakma dünya derdine işe yaramaz
Beni bir uzak öteye gönder kötülerin olmadığı
Orada bi yaşam bir farklı göz ver bana yeniden
Su sesi olmalı ve akmalı sürekli.. ve ılık güneş.
Tek mi olsam biri olsa mı onu bilmiyorum
Beni öteye gönder benim bile olmadığım
Biriktir dedi de biz para mı sandık?
Ona götüren toprakla açılan sandık
Hazinesisin Kimin? Malısın onun…
Seni Sahibine götürecek binek mi yok sandın?
Hesabına tüm yükümü yazmak istediğim gecelerden birinde, mizacına kızıp geçiyorum. Sonra raftan bir kitap seçiyorum; sadece kapağına bakıp takıldığım bir kitap. Sonra seninle takıldığım şehirler geliyor aklıma ve kendime kızıp geçiyorum. İşte geçemediğim gecelerden birinde bir meydan dayağı geliyor aklıma; senin bana her ukala akşam vakti, tekrar tekrar attığın. Her yağmurlu imsak vaktinde sonsuzluğa uzanan bir mesele gibi sevişine sokuyorum, anıları... Attığın her tokatta bir sebep arıyorum yorulmuyorum da aramaktan, kendime kızıp geçiyorum. Dudaklarında başlayan geceler benim sabrımı deneyişlerinde son buluyor.
Ve yine böyle son bulmayan gecelerden birinde, bir mum yakıp bir plak takıyorum kulaklarıma. Kulaklarım ağrıyor, onları susturmaya çalışıyorum. Sonra yine böyle susmadıkları bir sabah, kokusunu pek beğendiğim ekmeklerden almaya çıkıyorum. Fırına ekmek sormak yerine seni sorduğumu fark ediyorum. Fırıncı bana; ben sana kızıp geçiyorum. Sonra havaya bir tokat atıyorum tam aşağı düşmeye başladığında, ben senin gülüşüne çakılıyorum.
Ardından, gelişine çakamadığım dertlerimi saymaya çalışıyorum irrasyonel bir mutsuzluk çıkıyor ortaya. Onunla tartışıyorum; birbirimize senin hakkında bir şeyler söyleyip olaysız dağılıyoruz.
Ve böyle olaysız dağıldığımız gecelerden birinde ben yine seni özlüyorum.
Arttıkça nüfusu şu dünyanın
Azalıyor ne acayip insan sayısı
Buralarda geçersiz beyanın
Ortaya zehir karışık Laf salatası
Yalnız kendine mi şu ziyanın
Acınası güruhun akıl safsatası
Hem nasıl dolu dolu söyleyince maviyi
Daha da mavi olmuyor mavi
biliyorum İşte öyle tesiri yok sana söylediğim sevgi sözcüklerinin
Nasıl bir tevâfuk kuşların buluşması gökyüzünde
Sanki ahit imzalamış serçeler senin o
Yeniden buluşacağım kendimle bu gece
Cüret etmek kolay görünse de öyle değil
Gerçekten gördüğüm ben miyim aynada
Yoksa yansıması mı temsil ettiğim nesnenin
Ne yani şimdi aynayla mı konuşacağım
Nefsim bir çocuk, yaramaz…
Hayır inanmıyorum gördüklerime
Böyle gerçek olamaz.
Gerçek eğer buysa, gerçek olamaz.
Yerden göğe bir meram yükseliyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!