Mehmet Gazi Yıldırım Şiirleri - Şair Meh ...

Mehmet Gazi Yıldırım

Böylesine pırıl pırıl
Böylesine inanılmaz ve şaşırtıcı
Her gün böylesine yepyeni
Her sabah böylesine bambaşka
Nasıl olunur
Söylesene güneş gibi

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Dedi ki
Nedir bu cesurca açıklamalar
Neyin peşindesin
Dedim ki
Gözlerimle değil
Ellerimle okudum aşkı

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

İncecik kesilmiş
Bir dilim
Karpuz gibi
Duruyordu
Gök yüzünde ay
İlk aşkın

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Doğdular
Babaları
Barış koydu adlarını
Oysa biz
Adı konulmamış
Bir savaşta yitirdik onları

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Her
Sabah
Yeni
Bir
Yola
Çıkarım

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Oysa
O çocukken
En büyük düşüydü
Kuş olup uçmak
Dur dediler
Dur

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Geçenlerde bir yazı okudum,kutup ayılarının postlarına zarar vermeden nasıl avlandıklarını anlatan bir yazı idi...
Avcılar karın içerisine jilet gibi keskin ağızları üste gelecek şekilde bir balta yerleştirip,üzerini karla kapatıp bunun da üzerine her hangi bir hayvanın taze kanını döküyorlarmış.Kanın kokusunu alıp oraya varan kutup ayıları kar üzerindeki kanı yalamaya başlıyorlarmış.Bu arada keskin baltalar dillerini kesiyormuş.Dillerinden sızan kanı somurmaya başlayan ayılar,kendi kanlarını emerek, kansızlıktan ölünceye dek sürdürüyorlarmış bu işi...Sonrasında avcılar üzerinde hiç mermi deliği olmayan kutup ayılarının derilerini yüzüyor ve kusursuz postlara sahip oluyorlarmış.Bu yolla elde ettikleri postlar daha fazla para ediyormuş tabi ki...Zaten bu insanlık dışı yöntemi üretmenin asıl amacı da sadece bu...Daha fazla para!
Tüylerim ürpererek okudum bu yazıyı.İnsan aklı ne vahşice yöntemler üretiyor yok etmek için, daha fazla para için...Oysa amaçları yaşatmak olmalı iken.
Acaba, dedim kendi kendime,o postlardan üretilen kürkleri giyenler veya işlenmiş postlarla evlerinin salonlarını süsleyenler bu insanlık dışı öyküyü biliyorlar mı? Ya da bu yöntemden haberdar olsalardı ne yaparlardı.Hala aynı zevkle giyerlermiydi kürklerini? Hala aynı zevkle salonlarını süslerlermiydi o postlarla? Alıcıları olmazsa her halde ayılarda postları için avlanmaz.Yüreğinde birazcık yaşama sevinci,başka canlıların yaşama hakkına saygı ve merhamet duygusu olan birinin o kürkleri satın alacağını ve giyeceğini hiç ama hiç sanmıyorum.Başka bir şey kalmadı mı giyinmek için ya da başka bir şey yok mu salonunuzu süsleyecek.Kutup ayısının postu yerine duvarlarda kutup ayısı fotoğrafları olamaz mı?
Milyonlarca yıllık insanlık tarihi insanın doğayla mücadelesiyle geçmiş.Ancak son elli özellikle de son yirmi-otuz yıldır öyle şeyler yapıyoruz ki artık doğayı insandan korumanın mücadelesinin verilmesi gerekiyor.
Üstün insan zekasını doğayı ve hayvanları yok etmeye yönelik kullanmakla aslında kendi sonumuzu hazırladığımız gerçeğini ne zaman öğreneceğiz acaba.Üstün insan zekası neden bu gerçeği kavramaya yetmiyor ki?

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Gözlerinizi kapatın ve rüzgarda dalgalanan buğday başaklarını canlandırın kafanızda...Sarı sarı,dolgun buğday başaklarının oluşturduğu dalgalar.İşte şiir o dur tamı tamına.Kökleri yerde,başakları rüzgarda...Nasıl ki buğday başakları dünyanın milyonlarca yılda oluşturduğu topraktan besleniyorsa, şiir de insanlığın binlerce yılda oluşturduğu kültürden beslenir.Onun içindir ki şiir evrenseldir.Tüm insanlığın ortak malı, ortak ürünüdür.Biz Neruda'yı, Robert Frost'u, Mallerme'yi nasıl beğenerek,severek en önemlisi anlayarak okuyorsak başka coğrafyaların insanları da Nazım'ı, Orhan Veli'yi, Bedri Rahmi'yi, Özsemir Asaf'ı...Aynı keyifle okurlar.
Başakların dalgalarını yakalamanız ne denli zor ise şiir de aynen öyledir.Yaşamın hep bir adım önündedir.O başakların dansının nasıl bir ritmi var ise şiirinde bir müziği vardır.Şiir berekettir tıpkı başaklar gibi.Başaklar olgunlaşıp,dolgunlaştıkca yere doğru eğilirler.Şiir de tıpkı onlar gibidir; Mağrur, ağır başlı ve dopdolu.
O başakların hasat edildiğini ve bir gemiye yüklendiğini düşünün...Nasıl ki o gemiye taşıya bileceğinden fazla buğday yüklemeniz olanaklı değil ise şiire de fazla söz yüklemeniz olanaksızdır.Fazla sözü,boş lafı taşıyamaz şiir.Söyleyeceklerini en az sözle doğrudan söyler.O sözler her zaman tam hedefini vurur.Yani o başakları taşıyan gemi her zaman, her coğrafyada, her koşulda doğru limana varır.
Evet dolgun bir buğday başağı gibidir şiir.Amacı iyiye, güzele ulaşmak olanlar için her zaman dolgun buğday taneleri sunar.Aynı zamanda yanlış insanları,kötüleri incitecek kılçıklara da sahiptir...İyiler başakları avuçladıklarında dolgun, bereketli taneleri hissederler avuçlarının içinde.Ancak kötülerin avuçlarını kanatır şiir.Kılçıklar onlar için yani kötüler içindir.
O sarı dalgaları oluşturan milyonlarca buğday başağının hiç biri diğerinin aynısı değildir.Her ozanın çabası o milyonlarca başak içerisinden en güzel demeti oluşturma çabasıdır tamamen.Dünya var oldukça bu en güzel demeti oluşturma çabası da sürecektir.Sonuçta insanlık bir birinden güzel başak demetlerine yani bir birinden güzel şiirlere sahip olacaktır.

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

Balıklara sordum
Neyi istemezsiniz denizlerde
Dediler ki
Savaş gemileri
En çok onlar kirletir
Denizleri

Devamını Oku
Mehmet Gazi Yıldırım

En kabasından en incesine dek her türlü yaşam durumunda vardır gülmece.Güldüren değişse de gülme değişmezidir yaşamın.Birilerinin kayıp düşmesi bile onun adına hayli sıkıntılı bir durumken izleyici konumundaki bir çoğumuzu güldürebilir.Bazılarımızı güldürmek çok kolayken bazılarımız için zordur gülmek.Ancak zor da olsa vardır yaşamın içinde.Zaten önemli olanda kolay güle bilmektir.Gülmek sadece bizi değil karşımızdakini de rahatlatır.Gülümseyen bir yüz ifadesi,gülümseyen gözler karşıdakine sürekli dostça iletiler yollar,güven verir.
İşin en güzel yanı da kendi kendine güle bilmektir.Kendinizle dalga geçe biliyorsanız,kendi düştüğünüz durumları gülmece konusu yapa biliyorsanız ne mutlu size...Hayata daha yumuşak daha hoşgörülü daha esnek baka biliyorsunuz demektir.Keşke bunun bir okulu olsa,keşke okulda öğretilebilse gülme,güldüre bilme sanatı.Aslında bu olanaksız da değil.Sadece biraz hoş olabilirseniz gülümsemeniz de,gülmeniz de kolaylaşacaktır yaşama ve insanlara...O zaman hoşgörülü olmayı, hoşgörülü davranmayı denersek,öğrenebilirsek sorun da kendiliğinden çözümlenecektir.Tüm sorun hoşgörülü ola bilmekte.
Peki öğrenilir,geliştirilebilir bir davranış mıdır hoşgörülü olmak? Tabi ki evet! Hoşgörülü bir aile ortamında yetişen, hoşgörünün egemen olduğu bir iş ortamında çalışan insan kendisi de aynı davranış biçimini içselleştirecek ve dokunduğu her şeye hoşgörülü olmayı aşılayacaktır.Böylece suya atılan bir taşın çevreye yaydığı dalgaların çizdiği çember gibi genişleyip her an daha geniş bir alanı kapsayacaktır hoşgörü.
Yaşama, çevreye, yakınlarınıza, her şeye daha anlayışlı ve hoşgörülü yaklaşın.Siz gerginliklerinizden, yersiz,gereksiz sıkıntılarınızdan uzak ve mutlu yaşayın,çevrenizdekileri de mutlu edin.Hoşgörünün egemen olduğu sıcak,güler yüzlü bir yaşam ortamınız olsun...

Devamını Oku