Fil Suresinde ilk ses,
“Fiy” ritminde tizliktir.
Bir taş mı uçan nefes,
Belki kordur, çeliktir.
Füzelerin uçuşu,
Bir gün bir sahabi geldi,
“Ya Muhammed bir sorum var:
Dünya ne üstünde? ” dedi,
Efendimiz dedi: “Bakar! ”
Aynı sahabi bir süre,
Bir şeyi kabul etmez ve kısaca söylersek,
Çok kez halkın dilinde a’a diye bir ses var.
Bu kabul etmemeye kısaca, kesin destek,
Buna dilbilgisinde her hal “ünlem” diyorlar.
Kafirun Suresi’nde iki şeyin tekrarı,
Nerdesiniz bilemem, bilemem nerdesiniz,
Çok derin mağaradan, inden gelir sesiniz.
Bir canavar ulurken sizi alıp götürdü,
Onun dişlerinde mi bitti son nefesiniz.
Öncelikle bizi yıkan enedir,
Bunu bilir bunu söylerim size.
Ene değildir de dostum ya nedir?
O getirir bizi şer yolda dize.
Yıkar dostlukları, menfaat artar,
Yanından geçtim gittim, baktım hüzünlüsün sen,
İnay’ın ortasında yolcu bekleyen Han’ım.
Bir zamanlar uğrardı seyyahların şakrak, şen,
Şimdi yolcun kalmamış, sana benziyor canım.
Evet senin gibidir, yolcusuzdur bu yürek,
İnsan iki nokta arası varlık,
Yukarda melekler, ebrâr ve Allah
Aşağıda hayvan ondan da düşük,
İblis olmaya da müsait cenah.
İşte kötü hisler bizi aşağı
Kainatta her şey fani gölgedir,
Geçer gider sular, yıldızlar bütün.
Elde kalan “İsim” sonsuz belgedir,
Adeta kaymağı, bu tatlı sütün.
Rızıklar dağılır, yenir ve biter,
İçim üşüyor ve ben titriyorum,
Daldaki bir yaprak gibi çaresiz.
Nerdesin annecim nerde diyorum,
Kalbim buzullarla kaplı pek ıssız.
Beni sen anladın fani dünyada,
Böyle bir dergiyi çıkarmak çok pek hoş,
Sanki her yaprağı fildişi sahil.
Ebedi ufkuna varamazsın koş,
Liman öteleri anlatan bir dil.
Gemiler, kotralar, pupa yelkenler,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!