Gördüm ki yerinde yeller esiyor
İnan içim yandı Hamza pınarı
Bülbüller, serçeler bize küsüyor
Hep küskün uyandı Hamza pınarı
Aynadaki resim bana benzemez
Elimde tutamam, gözle göremem,
Hudut çizilmeyen ilde saklısın.
Tarif edip göz önüne seremem,
Adını söyleyen dilde saklısın.
Sensiz hayat biter, kainat durur,
Dedemden dinledim canlı destanın,
“Çanakkale şanlı yer oğul.” dedi.
Özünden, hemi de canı gönülden,
“Kulağını bana ver oğul.” dedi.
Değişmişti tüm dünyanın havası,
Ona her bakışta gözüm kamaşır,
Sanki nur saçılır yeşil gözlerden.
Başka âlemlere, başka dünyaya,
Kapılar açılır yeşil gözlerden.
Ağlarken süzülür yaşın altında,
Ben köyde doğmuşum, babamız rençper,
Kıra tohum eke eke yetiştik.
Omuz zoru ile görülür işler,
Alın teri döke döke yetiştik.
Arıyı bilirdim, balı bilmezdim,
Ruhlar aleminden gelen bir yolcu
Doğar doğmaz sevilmeye başlanır
Üç ayı dolunca güler yüzüne
Bir yaşında hem dillenir dişlenir
Altısında kalem tutar elleri
Eller ne anlasın bizi
Yine biz bizi anlarız
Sebebim var dizi dizi
Yine biz bizi anlarız
Fark etmez uzun kısamız
“Essalatü Hayrun, minennev.” diyen,
Müezzinin ulvî sesi şafakta.
Bir beyaz, bir siyah böceği yiyen,
Aydınlığın galebesi şafakta.
Kimisi gecede bulurken huzur,
Çiçekçiye uğradım girdim bir selâm ile
Bakındım iki yana zevkime gitmiyordu
İlk bakışta gözlerim kaydı kırmızı güle
Aldım burnuma tuttum kokmuyor tütmüyordu
Köyümdeki güllerin yerini tutmuyordu
Edilen tüm dualar
Mutlak Hakka gidermiş
Hak yolunda deliren
Her gün bayram edermiş
Hekimler hekim olsa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!