Köşedeki terk edilmiş kafenin önünde, soluk mavi bir sandalye duruyor. Dış cephesi dökülmüş bu ahşap parçasının kaç yaz gördüğünü, kaç ayrılığa tanık olduğunu düşündüm. Belki de bir zamanlar, iki sevgili burada saatlerce oturup, geleceğe dair aptalca, ama içten yeminler etmişti. Belki de yaşlı bir adam, tek başına kahvesini yudumlarken, yıllar önce kaybettiği karısının hayaliyle sohbet etmişti. Şimdi, üzerine düşen güneş ışığı, tozlu yüzeyindeki çatlakları daha belirgin hale getiriyor. O çatlaklar, sadece ağacın yıpranması değil, aynı zamanda bekleyişin, hatıraların ve nihayetinde unutulmuşluğun izleri. O sandalye, sadece bir eşya değil; tamamlanmamış cümlelerin, yarım kalmış gülüşlerin ve hiç söylenmemiş vedaların müzesi.
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
Devamını Oku
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta