5
İnsan doğumundan itibaren fiziksel olarak büyüyerek ve değişerek vardır. Fiziksel değişimimiz biyolojik gelişimimizin bir parçasıdır. Ancak duygusal dünyamız aile, toplum, kültür, eğitim gibi etkenler yanında başarılarımızla, hatalarımızla v.s., özetle yaşadıklarımızla biçimlenir.
Zihnimiz biz fark etmesek bile yaşadığımız ve/veya tanık olduğumuz olaylar kayıt eder. Bu kayıtlar ise bizlerin gelecekteki davranış ve duygusal refleksleri üzerine etki eder; bunları biçimlendirip yönlendirir.
Özetle olumlu ya da olumsuz bütün tecrübeler bireylerin duygusal yapılarını etkiler ve onların biçimlenmesinde roller üstlenir.
Bu gerçek karşısında mantık bizlere şu soruyu yöneltir: insanın [kısa] yaşamı onun duygusal gelişimi önünde bir engel değil midir; ya da insanın yaşamı, onun duygusal gelişimi açısından geçen süre içinde ne kadar etkindir? Ancak bu soruya ilave olarak şunu da sormamız gerekir: insanın yaşamının uzunluğu ya da kısalığı yanında onun duygusal gelişimine etkisi ve katkısı olabilecek şeyler var mıdır?
Diğer yandan şu noktayı da dikkatle göz önüne almalıyız: yüz yıl yaşamış ya da yüz yıldan fazla yaşamış bir insanın duygusal gelişiminin insanlığa bir model olabileceğini düşünebilir miyiz?
Açıktır ki, insanın kişisel tecrübelerine, bilgi ve görgüsüne rağmen ona eklenmesi gereken ‘şeyler’ vardır. Bu ‘şeyler’in başında sanat yer alır. Konumuz şiir olduğuna göre, bizler geniş bir açıya sahip olan sanat kavramı üzerinde değil de doğrudan şiir kavramı üzerinde yoğunlaşalım.
O halde insana; insanın duygusal dünyasına ve duygusal gelişimine şiirselliğin yapacağı biçimlendirmeler göz önüne alınmadıkça insana ve topluma gelişim/değişim konusunda bir şeyler söylemek eksik kalacaktır.
İnsan kendi kişisel tecrübelerinden ve edindiği bilgilerinden dolayı duygusal gelişimi adına bir şeyler mutlaka kazanır. Ancak yaşanılan yanlışların ve doğruların yanında kişiye duygusal gelişim ve olgunlaşma adına katkıda bulunan şey SANATtır; ve konumuz şiir olduğuna göre biz bu olguyu şiir bazında düşüneceğiz.
İnsanların duygusal birikimlerine katabileceği şeyleri kültürü taşıyan dilin şiirsel ifadeleri ile alırlar. Bu yüzden de şairler dili ve kültürü evrenselliğin penceresinden farklı renklerle insana yeniden kazandırırlar.
Böylece farklı coğrafyalarda ve farklı tarihlerde ortaya çıkan şiirler –evrensellik tanımı içinde- adeta birbirini tamamlayarak insanlığın gelişimine özel bir katkıda bulunur; şairin var olduğu nokta da budur. Şair böyle evrensel bir bütünün parçası olduğunun bilinci ile, dolayısı ile de sorumluluğu ile içinde yaşadığı zamanı geçmişin en iyi tecrübe ve birikimleri ile zenginleştirip, geleceği biçimlendirmek için rol üstlenmiştir. Yani şair, evrenselliği kucaklayabildiği oranda “bu güne” gelecekte olması muhtemel –olacağını ümit ettiği- ideali aşılamaya çalışır. Her ne kadar toplumsal değişimler birer süreç aşamasına tabi iseler de, şair toplumun olası değişimine birazcık da olsa kendi harcından katabilmeyi misyon edinmiştir.
İlhan KeskinözKayıt Tarihi : 21.9.2007 09:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!