Bazı zamanlar çok şeye gebedir
Ve insan bir çok şeyden geberir sevgilim
Sen bazen bir saat ileride olurdun
Ve çokça zaman mevsimler girerdi aramıza
Kırıldık ve zaman hiç müsait değildi
Hani evimizdeki fiskosun altındaydı ağlamak
Hâlâ vakit bulamıyorum kırılmaya.
Kendine bile geç kalmış bir adamım artık.
Ne ağlamaya yerim var,
Ne susmaya hakkım kalmış.
Duman kokusu sinmiş duvarlara,
Ve ben hangi duvara yaslansam içime çöküyor şehir.
1-
Sevgili yalnızlığım..
Kaç milyon kez ölünürse işte o kadar öldüm.
İncecik bir papatya gibi yalnız,
Kocaman yaraları olan..
Söküğünü, kendinden başka dikecek terzisi olmayan,
2-
Sevgili tükenmişliğim...
Bir zamanlar kaybolmak isterdim.
Saklambaç oynarken mesela,
Yoktum ben sofrada
Ve fiskosun altında da
3-
Sevgili vazgeçmişliğim...
Ne çok su aktı gitti ömrümüzden,
Ve biz kelebeğin kanat çırpışında bile umudu aradık.
Şimdi akşamlar yorgun,
Kızımın adı asla Eylül olmayacak,
sarı bir vedayı hatırlatan,
her dökülen yaprakta yankılanan o buruk,
geçip giden sonbaharın adına bürünmeyecek.
Adında ne rüzgârın soğuk dokunuşu,
Geceyi koynuma alıp getirdim sana
İzle belki iyi gelir yıldızların ışıkları
Hem baksana betin benzin atmış
Öyle mahzun bakma bana Ay'ı getirdim sana
Bir işçinin haklı isyanını Körpe bir sevdayı
İhaneti ve Karadeniz’in esintisini getirdim sana
Soğuk ve ağır aksak içime işleyen bir naz vardı göz yaşlarında.
Olur olmadık yerlerde çıkmışsın karşıma,
En çokta en yorgun zamanlarımda.
Hala yorgunum, yalın ayak gezmişim sanki bu şehri.
En kalabalık kaldırımlarında sarılmışım kendime...
Sen bazen mavi olmuşsun yol boyu, bazen sarı...
Hali hazırda bir gün biraz güneş
Koltuk altıma birkaç kitap aldım
Yemyeşil o ağacın altına uzandım
George Orwell'dan bir kaç sayfa okudum
Ankara’da bir yaz günü dolanırken
Yalnızlığıma bıkkınlık getirdim
Bu şiiri sana uzak,
bir yerden yazıyorum
Günlerden
Salı ve ben çok yorgunum.
Dün kahvaltı da yalnızdım
Bu gün de öyle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!