yine yokluğun düştü hecelerime
yine çaresizlik deldi yüreğimi
çözülür elbet vuslat prangaları
karanlığın ızdırabı yıldızların neyine
sanki onlar parlayan ışıldaklar
karanlığa mahkum değiller mi
İleri gitme deki buymuş yazgı
Kaderin üstüne çekme ha çızgı
Mevla verir anca kuluna rızkı
İsyankâr olupta günahkâr olma
Beyaza ak deme aynı kelime
ay gecenin karanlığına umut
alabildiğine mehtap gönüllere
eser tenlerde sevda meltemleri
aşk fısıltıları dökülür dudaklardan
bir vapur düdüğü sızlatır kalpleri
hazin çığırtıları duyulur martıların
bilirim
niye sağanak yağdığınızı
aşk yağmuru olup
bilirim sizi serseri aşıklar
eşek sudan gelinceye kadar
dayak yemiş gibi sızlandığınızı
onun da baharı kısa olur bak gör
su vermez sevenleri dediler bildiler
sabah işe geldiklerinde neşeleri kaçtı
temize havale etmişler
geceden göçürmüşler dediler
başka birini oturtmuşlardı yerine
yandı yüreğim sende yan kül ol
altından renk kapmış pahasız pul ol
sende benim gibi birine kul ol
akıbetim ettim buldum diyesin
yaprağın başından göğüken düşsün
bir sokak başında gördüm yıllar sonra
usulca yaklaşıp merhaba dedim
donmuştu gözlerimde ela gözleri
soramadım neden ayrılmıştık
söylermisin neden diyemedim
.............
tutkuya müptela acıya mahkum
ayrı kalmanın verdiği sancıdır aşk
körebe oyununda ebelenme
bile bile sobelenmedir aşk
elde edememenin verdiği hırs
kaybetmeyi kabullenmemedir aşk
ne zaman ağlayan bir çocuk görsem
yumuk elleri yaşlı gözlerinde
içim burkulur dolar gözlerim
yüreğim kabarır ağıdı içimi dağlar
duygulanır çocuğa dalar gözlerim
dayanamam mahzun bakışına mahvolurum
Oturup yanına kendini öveni
Geçmişi karalayıp kahredeni
Şükretmeyip niğmete küfredeni
Boş gelip boş gideni neylesin
Asıldan değil sonradan göreni
evime gazadan dönen kumandan edasıyla
eğerli ata binermişçesine bindim gelen taksiye
gözlerimi sır kapısından su gibi akan yola çevirdim.
Yolun açık kalemin keskin olsun olsun arkadaş