mahcubum mahbubum —
bir zarftan fırladım,
mühürsüz, adresi silinmiş bir hicran gibiyim.
rüyanın en kırılgan yerinde
tenha bir salâtın sesinde unutuldum.
ömrüm bir tezkireye sıkıştı sanki,
fermanlardan düşen bir harf gibi,
ve kalbim — evrak-ı perişan.
biraz hiciv, biraz lügat, biraz terk-i diyar…
ey seher vakti,
bana kendimi hangi nazım biçiminde anlatırsın?
başucumda tanzimattan kalma bir ayna
sürekli beni başka bir yüzyılda ağlatıyor
artık gözyaşım bile kibar:
damla damla inkıraz
bir ferman okur gibi inceden iç çekiyorum
“sultânım, beni bu yalnızlıktan azad eyle”
bir ebrû gibi siliniyorum kâğıttan
seninle konuşamadığım her şey
bir divan şairinin mahlasına saklanıyor
mesela:
“Ey nâr-ı nâzenîn,
gamzenle gönlüm neyle yansın?”
konsolosluk önlerinde bekledim seni,
üzerimde eski yeminlerin soğukluğu
elçiliği reddedilmiş bir kalp taşıyorum
mahcubum mahbubum,
beni imzalamayan her gecede
biraz daha karalanıyorum.
ey zaman, beni hangi yüzyıldan geçirdin?
bir encümen-i şuara mıyım hâlâ?
yahut
bir dervişin cümlesinde silinmeye yüz tutmuş
vazgeçiş miyim?
kırmızı bir fes takıyorum içimde,
yalnızlığa derviş usulü eğiliyorum
ve bütün duvarlarımı
“seni özledim”e göre boyuyorum
– hicran rengi,
– inkisar desenli.
yalnızım ey sevgili,
hem de cemiyet-i edebiyye gibi,
toplu ama dağınık,
kalabalık ama kimsesiz.
bir iffet gibi saklıyorum seni içimde,
ve sen hâlâ "bilmiyorsun" kertesinde
bir “keşke”nin kırık çerçevesinde bakıyorsun bana.
senden sonra her şey hem daha zarif
hem daha gaddar
bir muammayım kendime
bir mühürsüz zarfa yazılmış
müphem bir methiyem
bir özne arayan yüklemim ben.
mahcubum,
çünkü sana söyleyemedim:
“yalnızlık, bazen en kalabalık vedadır.”
mahbubum,
çünkü sen
bu dizenin en güzel suskunu olarak kalacaksın.
Kayıt Tarihi : 4.6.2025 22:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!