SANA SORU SORMAK
Ellerim ne kadar heyecansızsa bu akşam
Gözlerin o denli sönük bakıyor
Ne kadar yaşadıysak bu talihsiz hayattan
Anla ki ölümde okadar yaklaşıyor
Erzurum kokuyor bu cumartesi
Lalesi Erzurum, gülü Erzurum
İnce ince tüter hasretin sesi
Feryadı Erzurum dili Erzurum
YAĞMUR
Kulağımı çınlattı
Feci gök gürültüsü
Ve gökleri kapladı
Bulutların örtüsü
YALANUZ
Perdenin arasından sızan akşam güneşi
Zayıf ve sızılı bir iz bırakmış sehpaya
Sehpada kullanılmış bir çay bardağı
Bardakta dünden kalma dudak izlerim
GİDİYORUM
Derdimi dert üstüne
Katlayıp gidiyorum
Geriye bir an bile
Bakmayıp gidiyorum
HEY HAT
Baharımın kuşlarda ezgisi var
Türküler gönlümü ovmaya durmuş
Yıkadım kendimi aşk ırmağında
Anladım çiçeğim solmaya durmuş
Senin coğrafyanda çiçek mı olur
Buz tutmuş cemre
Suya düşse ne toprağa düşse ne
Baharın bile karakış senin
Sazın kara sözün kara
Güneşe dönsen yüzün
AĞLA
Kırılırsa düşlerinin arkası
Sevdayı yangına sal öyle ağla
Çok uzatma efkârını geceye
Güneş batımında kal öyle ağla
ANKESÖR BAŞINDA (1)
Bir gün bir telefon çalacak uzun
Kıracaksın düşürüp bardakları
Eritecek hasreti yudum yudum
Odanı bir başka hava saracak
Anılarla dolacak ayakucun
ANKESÖR BAŞINDA (2)
Ankesör başında tam bir ay sonra
Hala aynı tereddütte yaşarım
Yorgun ve argınım kulübelerde
Hep aynı şeylere yeni başlarım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!