Kendine baş eğmeli insan. En çok kendi direnişinden kaçmalı ki belki o zaman dirilir içimizdeki ölü kelebekler. Belki o zaman mezar kazıcısı ıslak bir insan olmaktan kurtulur. Geceleri cinayet işleyip, sabaha karşı gömü işini yapan ıslak mezar kazıcıları olmaktan kurtulmak, kuyuda iğne aramak mı? Hepsi aynı kapının ardındaki karanlık mı yoksa? Bu kadar ayrılık, bu kadar hissizlik onca karanlığın için de kendine nasıl bir yol çizebilir ki?
Çizgiler eğik, çizgiler tanrı kokar… Tanrı olmayanı yaratır biliyorum, evet biliyorum bunu. Ama şairler de öyledir. Şairin kitabı adresidir, ya tanrının adresi? Lirik metinler bunlar. Fakat yazanı, kendisi…
Yaşananlar, yazanın bir kurgusu. Kirleri kabaran bir orospunun, bir tutam namus için duası gibi…
Bir el gerek belki, sıcak olması yeterli. Yumuşak olması gerekemez. Eli kavrasın hissettirsin yeter. Altı üstü bir el işte, çamurdan ağırlaşmış vücutları arındıracak bir el...
Kuşların gülücüğü eksilmesin yüzünden
Kar yağsada bu sessiz vadiye, gün bitmesin
Yapraklar üşüse de, çiçekler üşümesin
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta