Üşüdüm,
Bana bir mektup gönder, boş olsun.
Ellerinin kokusu sinsin yeter,
O zaman ısınmak, ölüm gibi bir şey olacak,
Kaçınılmaz.
Uzun bir tren yolculuğunda,
Emektar rayların kısa aralıklarla çıkardığı seslerin eşliğinde,
Aklımızda olan ancak henüz söylenmemiş şarkıların vereceği kalp çarpıntılarının karmaşasında,
Buluşalım, var mısın?
Üzerimde is kokusu var,
Kestaneci Mustafa hala aynı köşesinde,
Uğradım, iki lafladık.
Tam yüz gram kestane sardı
Yüzelli yapsana dedim, usulca.
Ölmeden önce son isteğim,
Seninle karlı bir Zagreb akşamında,
Sokak lambalarının loşluğunun sardığı bir gecede
Sıradan bir Arnavut kaldırımında yürümek olurdu.
Fena mı?
13.15 vapuruna yetiş sevgilim,
Simidimi paylaşacağım seninle,
Üstelik deniz kokusu katıklı, sigaramın son nefesinde
Cümlelerim var sana söylenecek,
Yeter ki yetiş 13.15 vapuruna sevgilim,
Pak alından defalarca öperim.
Umuda dair bir şeyler yazmak gerek,
Henüz Yazılmamış, işlenmemiş şeyler,
Sen gibi mesela.
Seni yazmak, seni anmak gerek,
Korkusuzca, utanmadan, en saf haliyle,
Bak, şimdi yapraklar sarı,
Yakında dökülecekler belli.
Ama sen onlar yeşil olduklarında gel,
Olur mu?
Haylaz çocukların zihinlerinde,
Tek anladığı iyiliğin oyuncak paylaşmak olduğu,
Kötülüğün ise çocuk düşüncesinde mızıkçılık yapmak olduğu zamanlara dönebilsem keşke.
O zaman ruhum dinlenecek,
Oyuncaklarım da paylaşılmaya hazır olacak,
Gözyaşlarına engel olma,
Varsın sel olsun aksın yanacıklarından,
Dökülsün toprağa, pervasız.
Düşünsene, yoksa nasıl anlarsın özgürlüğün tadını,
O zaman bir damla, bin hayat demek.
Hayallerin satırlarda vuslatıdır şiir yazmak,
O halde vakit kaybetmenin anlamı ne?
Daldır kalemi mürekkebe,
Yak mumları,
Sarmalasın vücudunu gece,
Hazırsın artık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!