Bir bağ bozumu sabahı gel,
Oturup dinleyelim sonbahar şarkısını inceden ve uzaklardan,
Bağban sunsun üzüm tanelerinin en irilerini,
Sunulsun şarabın kırmızısı en az on beş tam yıllık.
Güneş yükselsin vadinin tam ortasından hiç batmamak üzere,
Ha ne vardı sanki?
Kardan adamın gözlerini sen yapsaydın.
Bilsen, avucumda zeytinler biriktirmiştim sana,
Kimi siyah, kimi yeşil.
Soğukta cepleri kullanmak yalnızların işi.
Avuç içlerin varken, neme lazım?
Ah ne vardı geceler bu kadar uzun olmasaydı,
O zaman sabahlara daha erken ulaşır,
Sade kahvemi tam kırk yil hatrina ağırca yudumlardım.
Ha kahvenin sadesi bahane,
Ben en cok senin sadeliğini seviyorum.
Denizlerden okyanuslara açılmak mesele değil,
Mesele önce denizini bulabilmekte.
Mesele önce kıyıya ulaşabilmekte.
Bir nefes al, derin.
Başla.
Havalar soğudu işte,
Ellerin üşüme zamanı geldi, olsun.
Hem bu soğuk havalarda ellerin üşümesi,
Kalplerin üşümesinden daha çok arzulanır.
Çünkü kalplerin üşümesi,
Kim bilir kaç şair yalnızlık şiirlerdi yazdı bir gece yarısı üşürken,
Kim bilir kaçı aynı yalnızlıktan muzdarip göçtü, kederli,
Baktık ki geriye yalnızca esen rüzgarla savrulan,
Bir tutam iğde yaprağı ve bir nefeslik toprak kokusu kaldı.
Yani yalnızlık aslında boş zaman işiymiş,
Söyleyecek söz bulamadım ama
İyelik ekinin en çok yakıştığı kadınsın sen,
İdare et.
Ne var sanki?
Ben yine yalnız yürüsem,
Issız ve çamurlu bir Berlin caddesinde,
Ellerim ceplerimde,
Hava soğuk.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!