Sevgili şair Şükrü Erbaş’ın “Durduğun yerde değersiz bir bütün olarak kalmaktansa, parçalana parçalana gitmenin büyük doğruluğuna inanmak.” sözünü aklına kazısanda
hisler katında ateşine tutkun kadın
Ey gitme ihtimaline inançsızca kafa tutuşlarım ayrıldığında hissettim bendeki ışık görmeyen derinliğini.
Nasıl oluyorlarda kokusunu bildiği birini unutabiliyorlar?
Ben huzurunu bilmediğim hislerin ağrılı özlemini çekerken..
Sarılamadığım kolları
Kokusunda uyuyamadığım göğsü
Bakışında eriyemeyeceğim gözleri
Öpemediğim avuç içlerini
Bugün Gelmeyeşinin kaçıncı günü?
Gitmek için kalmak gerekiyordu gelmeyen biri nasıl olurda giderdi?
Ben hala onu kendimden uğurlayamamışken.. Zamanla kalbime yerleştirdiğim başka bir ‘sen’ vardı.
Bendeki sen ile hiç barışmadın sanırım ruhumun sancısı da bundandı içimde sevgimin sıcağında yarattığım sen ile sevgisiz ruhunun acımasız sözlerinin alevinde kalbimin ‘sen’ yerlerine yanıklar bırakmandandı..
Artık kalbimin mor çiçekli bahçelerin toprağını kuruttun içimdeki sen ‘Sen’ varken anlamlıydı yoksun ve binlerce sen yok bende.
Gecenin bir yarısında uyumayan düşüncelerim.. Gözünü yummayan özlemim…
Sen ki yüreğimin ağrılı kederi..
Gelmeyişlerinin müptelası bu aşığın…
His diyarından seslensem duyar mısın dil yaram?
Ne de güzel gelmiyorsun yürek kesiğim..
Ruhumun mevsimi güz, aylardan Ekim ve bütün yazın yeşilliğinden bitap düşüp sararmış yapraklarından hallice.
Savrulan yapraklar ne çok benziyorsunuz bana
Bak işte o düşüp ezilen benim sevgimdi
Şu hoyratça uçuşanlar hayallerim
Peki ya o, bütün yaz güneşinde suyunda güç bulduğu ama artık kurumuş dalında fırtınalara kafa tutan yaprak benim umudum
Kalbime sarkan bir salıncak vardı
Eskiden bir çocuk sevinciyle sallanırdı
İçimdeki sevincinin en uğrak yeriydi şimdilerde tenhaların ürkütücü sessizliğine büründü.
Kalbimin ciğerlerine umudun hoyratça kullanılmış sayfalarının yanık kokusu doldu
Bilmem nasıl geçer içime işlemiş yangınların isleri.
Gecenin üç Buçuğu
yüreğimin sen sızısı,
göğsümün ince yerinde sancılar düşüncelerimi uyuşturan hislerimin ağrısıyla uyandığım o saat.
Geçmişin nedenleri ile geleceğin imkansız olasıkları arasında yolumu kaybettiğim o saat.
Ey Sancılı yaşamını küçük bir kız çocuğunun masumiyetindeki gülüşlerine sığdıran kadın
Gözleri ne derin bir kuyu, içinden acı çığlıklarının ardından gelen kahkaha yankısı
Ey ruhu acıyla yoğrulmuş kadın,
Ona içimin okyanusunu, manzarası yaptım bense onun deresinde boğuldum
Ona, ilgimin ikliminde baharlar getirdim
Bense onun çölüne menekşeler açmak isterken kuraklığında yok oldum.
Gözleri, içinde uçmak istediğim sonbaharın kahverengi yaprakları
Bakışları, içimdeki binlerce yerimi dolduran
Elleri, ellerime atmak istediğim kördüğüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!