-I-
Evler ve insanlar çıkmazında
Gidip gelen evsiz-ayaksız sesler,
Duvardan duvara evden eve.
Ödünç diye bir şey vardı eskiden;
Komşular, bir fincan aydınlık için
Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
Devamını Oku
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
Mustafa Necati Karaer, (d. 1929 Kayseri - ö. 15 Mart 1995) . Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı Türk yazar, şair, otobiyografici, eleştirmen. Hisarcılar akımının kurucusu. Hisar şiirinin önde gelen temsilcisi.
Karaer, Kayseri Etiler İlkokulunu bitirdikten sonra, Kayseri Lisesi orta kısmından mezun oldu. Konya Askerî Lisesi (1947) ile Kara Harp Okulu’nu bitirdi (1949) . Yurdun çeşitli yerlerinde İstihkâm subayı olarak görev yaptı. 1961 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1969'da kendi isteği ile ordudan ayrılıp sivil hayâta geçti. Basın-İlân Kurumu Genel Müdürlüğü’nde memur olarak çalıştı. 1978'de aynı kurumun Genel Müdür Yardımcılığını yürüttü.
Mustafa Necati Karaer Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, edebiyatçı ve şairlerindendir. 1938 yılından beri şiir yazmaktadır. İlk şiiri Yurdumun Dağlarına 1942 yılında Çınaraltı dergisinde çıkmıştı. Şiirlerini Çınaraltı, Erciyes, Bayrak, Nilüfer, Kaynak, Pınarbaşı, Doğu, Yedigün, Şadırvan, Türk Yurdu, Varlık, Türk Dili, Elif, Çağrı ve Hisar gibi sanat dergilerinde yayımladı. 1950 yılında “Garip Şiir Akımı’na karşı doğan Hisar Grubu, Mehmet Çınarlı, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer gibi isimlerle birlikte Hisar dergisini çıkarmaya başladılar.” [1] Titiz şairlerdendir. Yaşayan Türkçe ile millî kültürle beslenmiş, iç yapısı sağlam şiirler söylemiştir. 'Sağlam bir dil yapısına sahip olan Karaer, şiirde bütünlük fikrine ve âhenge dikkat etmiştir. Hemen her şiirinde dil-şekil-vezin-âhenk endişesini duyan şair, konuya da önem vermiştir. Millî veznimiz heceyi kâh eski şekiller, kâh yeni şekiller içinde vermeye çalışırken, serbest vezinle de başarıya ulaşmıştır.'
ilk bolum guzel ...empresyonist...
ikinci bolum kendi basina daha iyi durabilirdi...alt alta okumak cok cazip gelmedi bana ....
ve bence bu şiirin ana fikri ve bütün yükü bu bölümün sırtındadır..
Yan yana dizilmiş yüzlerce ayna
İçinde mum gibi dimdik kıskançlık,
Yalınayak basar ateşlere.
Kanat uçları mı ellerin mi,
Beni benden alıp alıp götüren
Ulu acıların çıktığı yere?
@..
medeniyetler şiiri..
ilk bölüm..
büyük ve köklü bir maziden (şimdilerde ancak iç geçirmelerle ve nostaljik duygularla andığımız) izler taşıyan ve yine büyük naif ve gerçek bir insan topluluğuna sinmiş olan ve insanlık tarihinin görüp göreceği en yüksek medeniyetlerden birinden izler taşıyan ..toplumun incecik nakışlarla nasılda tarih gergefine işlendiğine dair izler ve işaretlerle dolu..
dış (kapsayıcı) medeniyetin şiiri..
ikinci bölüm..
mezkur gergefe işlenen en nadide nakış olan o medeni insanın 'iç'ine dair ipuçları veren..aşk ahlak bağlılık vefa ve sadakat hassalarından işaretler sunmakta..bu bölümde neden böylesine sağlam ve ahenkli bir yapının oluşabildiğine dair kanaat edinme şansınız da var aynı zamanda..böylesine bir nezaket nezahet bağlılık sahiplenme ve aşk ile teçhiz ve tezyin olmuş şahsiyetlerden böylesi büyük ve güzel bir medeniyet çıkardı elbet dedirten bir havası da var aynı zamanda..
şiirin kurgusu ve sair bedii unsurları hakkında mülahaza beyan etmek haddinde değilsem de..bende estirdiği bu 'medeni rüzgar' dolayısıyla şiire mükemmel diyesim var..
@..
Yollarını şaşırmış düşler...
şiirin ilk bölümünü okurken; üzerimde peştamal, göbek taşında, bembeyaz cildim pespembe olana kadar bir elimde tas diğerinde kese .. ohhhh ..
oysa ikinci bölümde; hamama maymun türevi iki izbandut girip göbek taşının etrafında beni kovalamaya başladı ..
ikinci bölüm hiç olmadı şair!
'hamamda kırk fersah' düşümün ırzına geçtin!
Şiir, çoğu zaman yerini yadırgamaktan , yerini şaşırmaktan doğan duygularla başlar.. İçinde bulunduğu ortamdan sıkılmak , ısınamamak şairlerde ya geleceğe dönük yahut ileriye dönük bir yolculuğa yol açar...
Bu anlamda bir geçmiş zamanlara ait duyguların muhafazası gerekir anlayışı bir çok şairde görülen bir haldir..Bu yönüyle muhafazakar bir şiir..tüm muhafazakar şiirler gibi maziperestlik dozu yüksek....Bununla birlikte sıkı teşbihleri var..söz hakimiyeti ve sözcüklerin oluşturabileceği büyü hassasiyetinin farkında bir şair..
güne hayırlı olsun günün şiiri
Beyazıt'ta müslüman güvercinler
Kanat vurdukça sıcak zamanlara,
Bir şadırvanda serinler gökkubbe.
Kuşluklar ve kuşlar pazarına
Bir Selçuklu gelir uzaklardan
Bir Osmanlı geçer omzunda yün heybe?
Şiirin kanatları zamana kanat vuruyor; Mustafa Necati Kararer şiirimizde önemli bir isimdir. Üniversite bu şairimiz üzerinde durmalıdır! Bu onların meslek haysiyeti sayılır!
Serdar Kuyumcu
şair maziye ait özlemlerini dile getirmiştir. şiirde kuşlardan kasıdın sevgili olduğu kanaatindeyim şair içindeki kıskançlığı muma benzetmiş aynaya her baktığın kıskançlığını görüyor bu kıskançlığın aşırı boyutlarda olduğunu anlıyoruz
Evler ve insanlar çıkmazında
Gidip gelen evsiz-ayaksız sesler,
Duvardan duvara evden eve.
Ödünç diye bir şey vardı eskiden;
Komşular, bir fincan aydınlık için
Ne dersiniz bir fincan acı kahve?
nurhan dallı
Bu şiir ile ilgili 21 tane yorum bulunmakta