'Seni seviyorum',
Kendimi bu söze o kadar çok bağlamışım ki, ne zaman bir başkasında duysam içim kanıyor..
Tıpkı sen söylediğinde, sana kandığı gibi..
Kandırmak kolay, bir sözle bağlanabiliyorum sana..
Bu kadar saf olmasaydım keşke diyorum, sıkıştırmasaydın içine beni..
Sıkıştığım yerden çıkarman çok yakıyor canımı..
Her şeye sıfırdan başlıyorum,
yeni doğmuş bir bebek gibi, adım adım,
adım ağzında yürüsün istiyorum.
Cinsiyet ayrımı yapmıyorum gözlerine baktığında,
bebeklerim diyorum sahipleniyorum,
Sağlıklı olsun da..
Sana beni hatırlatan bir şeylerin olduğunu öğrenmeye çok ihtiyacım var.
Mesela şarkılar, fotoğraflar, geçtiğimiz yollar,
söylediğimiz sözler ya da arkadaşlarımız..
Bir şarkının beni sana hatırlattığını bilmek istiyorum,
Teselli edeyim kendimi.
O şarkıyı dinleyeyim sürekli..
Sanırım her şey geldiğinde değil, gittiğinde başlamıştı..
Çünkü ben senden sonra anlamıştım acının ne demek,
hayatın ne kadar gereksiz, saçma sapan bir şey olduğunu.
Öyle ki kuş kadar beynimin sapanla vurulmuş olduğunu hissettim,
Sen 'bitti' deyince..
Sanki sapanın ucuna taş yerine kalbini koyup fırlattın,
Kalemi, kağıdı koyuyorum masaya..
Sana şiir yazmaya başlıyorum..
Yazımın önsözünü okurken, ağzımdan son sözüm çıkıyor.
İlk 'satır' da ölüveriyorum orada,
cinayet masasını sen götürüyor,
olay yeri bile incelemiyor artık...
''-N'aber, Nasılsın? - kelimeleri çoğu zaman hal hatır değil de, katilinin mezarına gelip fatiha okuması gibidir..''
Selam, ben geldim.
N'aber? Nasılsın?
Görüşmeyeli kaç yıl oldu, sayamadım tarihleri.
Gittiğin gün şarap almıştım, tadı şu an çok iyi..
Ah bebeğim her şeyi yaşadık, bir sen kaldın.
Doğduğum ilk günden beri çok şey yaşadığımı farkettim.
Konuşmayı öğrendim ilk anne dedim, babam çok bozulmuş.
Sonra hep baba dedim gönlünü aldım.
aslına bakarsan ben hep kalp kırdım, sonra gönül aldım.
Hayatı yaşamayı öğrendim,
İtalyan oturuşu oturuyor karşımda,
ben nasıl oturduğumu anlamıyorum bile,
öyle güzel gülüyor ki,
daha önce hiçbir sıfatla adlandıramadım,
yemek yemesi bile bir farklı, çatalı tutuşu bıçağı alışı,
hani o an o bıçağın altına kafamı koysa hiçbir şey diyemem.
Şimdi sen gidiyorsun ya,
Öyle bir şey ki bu, gideceğini saatler önce anlamıştım sanki, etrafından dört dönüyordum gölgen gibi gitmemen için, hafif bir hareketinle bana doğru esen kokunu içime çekip depoluyordum.
Bir daha hiç göremiyeceğim gözlerine doya doya bakmak istedim, Doyamadım...
Aç gözlülüğüm bundan geliyor..
Hep kaçırdın. Fidye için çocuk kaçıranlar gibi, gözbebeklerini benden..
Son kez sarılmak istedim sıkıca hiç bırakmayacak gibi, hoşçakal dediğinde düğümlendi her şey boğazıma..
Seni ele alıyorum bu gece, ellerime bakarak başlıyorum bu işe,
parmak izlerin kalmış ellerimde..
Seni konu ediyorum bütün her şeye, hayatımın tam ortasına konu olmuşken..
Ahirette sorararlarsa eğer konu neydi? diye, seni anlatacağım..
Televizyona bakıyorum, son dakika haberlerinin hepsinin içinde kendimi arıyorum kanal kanal..
sonra ayna karşısına geçip adeta kanal tedavisi yapıyorum ağzımın içine,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!