Adı Zelal'di,
Gözleri Fırat gibi akar,
Yüzünde yüzyıllık yorgunluk
Ama gülüşü bahar kokar.
Dağın eteklerinde doğmuş,
Türkçeyi zor konuşurdu.
Ben o zamanlar askerdim,
Oysa o köyde ekmek yoğururdu.
Bir gün su getirdi çeşmeden,
Eli ayağı toprak içinde,
Ama o gün
Dünyanın en güzel kızını gördüm
Çarşafının gölgesinde.
“Adın ne?” dedim usulca.
“Zelal” dedi,
O an içimden bir dize koptu:
"Zulüm ne bilmez bu sevda."
Biz konuşmadık çok,
Çünkü konuşmak bile suçtu.
Ama her akşam
Okluklar susunca,
Gözlerimiz konuşurdu.
Ben İstanbul’a döndüm sonra,
O kaldı o köyde.
Mektup yazdım, ulaşmadı;
Telefon çaldı, açamadı.
Ve zaman bize küstü be kardeş.
Yıllar geçti.
Bir gün bir haber geldi:
“Zelal bir Kürt gencine verilmiş,
Ama gözleri hâlâ seni ararmış.”
Ben oturup ağladım,
Hem kendi halime,
Hem bu devrilen dağlara.
Şimdi bir türkü var dilimde:
Ne Türkçe tam, ne Kürtçe.
Ama içinde
Dağ var, acı var,
Ve en çok da Zelal var…
Kayıt Tarihi : 21.6.2025 18:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!