Fani bir dünyadır ki bu esiridir şehvetin
Yitirilmiş aklın sinesinde hayallerin
Durmuş kalbin, son atışıdır sözlerin
Ruh ebedidir, ruhunda sakla beni
Geceler vardır ki suretin göklerde
Acı nedir bilmezsin.
Kuytu bakışların sersem caddenin kaldırımlarında kalmış
Her gece taşa sızıp, sabahına rüyama ayıkırsın
Ayyaşsın.
İşte
İşte sen:
Serseri kalbimin en itaatsiz şarkısı
ve bir daha yazılmamak üzere kapanan defterimdeki son satır yarası...
Saygımdan unutamadığım,
aklımla, kalbimle tutuklu kaldığım,
Saymadım kaç sözcük eridi kalemimin ucunda. Yazdım, sildim.
Hunharca ve defalarca...
Kaç saat geçti üstünden, belki kaç ömür?
Sadece şiirlerim şahit.
Ne kalem tutan elim, ne de yüreğim...
Küçük defterim ve kalemim,
Dilarâm değildir bu gönül-i diyarımdaki yara.
Beyhude ızdırap çeker,
beyhude sevgili için mahzun-i dila.
Tevekkül etmez ise kişi oğlu, olmaz ki dila.
Ademin ilac-ı saadeti ancak budur,
mecnun olması gerekir bu dünyada...
Sis çökmüş koca şehrin bağrına bu isnatta.
Benimse ciğerlerim sızmış,
nüksetmiş bir taş üstüne.
Tütün vurmuş, et kusmuşum.
Bu saatte doymuş akrep yelkovana
Ve ben utanç içmişim...
Kimsenin uykusundan feragat ettiği yok,
sabaha yanaştı saatler
Üçü elli sekiz geçiyor,
dimağım esen rüzgar ile kayboluyor
Lavanta kokmuyor yatağım,
ne de seccadem gül
Gece yarısını geçerken zaman,
gök beni dinler ve damlalarını birer birer bedenime serper.
Arınırım ruhumun kirinden
ve faydalanırım yağmurun bereketinden...
Ellerim semaya açılı kalsın,
kalbimdeki minicik bir kibir bile sökülüp atılsın.
Sen gideli oldu günler, belki aylar
Ama elime değen sadece kalemler ve sigaralar
Ettin beni şair, artık susmaz şarkılar
Bu soğukta ciğerimi yakan sana,
yâr demiştim ben
Her günü yarında yaşarım ben
Bazen susmaz lanet kekeme
Bazen şeytan bırakmaz yakamı
Bazen ise vicdanım sarar dört bir yanımı
Vurur böylece saatimin helaka sebep çanı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!