Koray sabahları erken uyanmayı her zaman severdi ama artık bu sabahların anlamı bambaşkaydı.
Pencereden süzülen gün ışığı, odanın içine ince bir çizgi hâlinde doluyor; Karamel yatağın ucunda kuyruğunu sabırsızca yere vuruyordu. Koray gözlerini açtı, bir an tavana baktı. Ev sessizdi. Ne sabahın erken saatlerinde sinirli bir öksürük sesi vardı ne mutfaktan gelen çakmak çıtlamaları… O sessizlik, eskiden ürkütücü gelen bir boşluktu ama şimdi hayatının en kıymetli armağanıydı.
Yavaşça kalktı, mutfağa geçti. Kahve makinesini çalıştırdı, Karamel’in mamasını kabına koydu. Makinenin çıkardığı o tanıdık uğultu, artık evdeki tek “gürültüydü”. Perdelerden içeri süzülen ışıkla birlikte mutfak canlanıyor, duvarlar sessizliğin huzuruyla doluyordu. Koray kahvesini alıp pencerenin önüne geçtiğinde yüzünde fark edilmeden bir tebessüm belirdi.
Boşanmanın üzerinden bir yıl geçmişti. Ve o, her geçen gün bu kararın ne kadar doğru olduğunu daha iyi anlıyordu.
Nurlu ihtiyarın yanaklarında.
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarında.
Süzüyor ufukta bir kızıl yeri,
İçi karanlıkla dolu gözleri;
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta