pencerenin önünde dışarıyı izliyorum,
az kaldı günün ışımasına,
havada geceden kalma bir serinlik var.
camları pusluyor nefesim.
pusun ardından dolunayı görüyorum.
puslar ay ışığında rengarenk.
dön davut dağlara
yaşın küçük ismin büyük bilirim
dön davut dağlara ne işin var buralarda
annen nerdedir kimbilir şimdilerde
uzaksa ya bize, neden yalnızsın?
dön davut yüzünü oraya;
darbe üstüne darbe yemiş,
kaçın kurası kelek kavunlar gibi...
delik ve deşik bir ceket üstünde
ve sidik kokulu pantolonumla
ve aldırmadan
sarhoş gibi
tehlikenin çemberi daralır,
seni keser beni keser ellerimden.
hain!
kahpedir böyle ve ansız...
tehlikenin çemberi geçer beni,
illede sevdiğimi alır
yoksa bir çividir eline batmış
ve kandır çivide o acıyla
feleğin keleği gecelerden ve günlerden
ve belki yalnız geçen ve belki
dertsiz geçen,ama mutsuz geçen gecelerden
kış dayanacak kapı bulamayıpta
iyi geceler gece! ben yatıyorum...
bir bir söndür yıldızları yorgunum,
dalıyor gözlerim,
altları çöküyor,
yüküm ağırlaştıkça uykum geliyor...
yine, kolu kanadı kırıp, bırakıp gittin de,
deryaları aştın da, karaya ulaştın mı?
aşkın dalgası sert vurur,
devirir de ansızın!
kaybeder kara gecede,
malumu ilan işte; ben seni seviyorum!
dudağımdan taşıyor, nefesimden çıkıyor,
buğu gibi benim, kokun gibi senin,
manzaradır ruhumda, 'unutamadığım tenin';
gibi diyesim, öyle bir haykırasım,
böyle susmayasım geliyor işte...
renkler soluk, hava donuk,
yapraklar suskun,
ayağının altında bile ezilseler...
bensiz yaşamak, bir film,
izlemesi sıkıcı, siyah beyaz,
lezzetsiz bir yemek, çeşitsiz ve tuzsuz...
gel güzelim gözlerinde,
benler var.
güzelim gel dudaklarında,
tadım kalmış.
sensiz beklenmiyor otobüsler;
duraklar sessiz olmuş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!