Kendisine hizmet eden akrabaları ile mutfaktaydı. Eğitim ve Sağlık yönünden yararlı ve zararlı maddeleri içeren cümleleri içine atıyordu. Bu cümleler öyle taştı ki boğazı tıkanıyordu. Sesi kısılıyordu. Öfke ve kızgınlığı iki dudağının arasından sözcükler bulup, kendini ifade edemiyerek, “hayır, zaafımı kullandırmam” diyemiyordu.
Ne çok dedim dediler vardı. Pişirilen fadakar mutfağın çorbasında… Mutfakta pişirilen çorbaya tad katsın diye, içine attığı biraz gülümse kaşıkları, biraz özgürlük çatalları, biraz farkındalık kepçeleri idi.
Espri ve abartmaya çalıştığı ise tencereye yerleştirdiği, anlatmaya çalıştığı, anlaşılamayan kendisinden başka bir şey değildi. Eğlenceyi ve mizahı seviyordu. Farklı değil, farkındalık yolunda …
- “ Küçüksün. Sen sus. Hala, büyümedin. Senin konuşma hakkın yok.
sol tarafından kalkmış bir taze
sabah bulunsun yanında
Kent! gümüş kanatlı melek
yalancı düşler uyuyor olsun