Eskiden kaynanalar, oğlullarına gelin seçerken “kız oğlan kız mı, baldırı düz mü? Tatlı dilli mi, güler yüzlü mü…” Bunlara bakarmış. O kadarla da yetinmezmiş, kızın elmayı, salatalığı, patatesi ip-ince soyup soymadığına bakarmış. Savurgan mı, tutumlu mu anlamak için.
Bırakalım bunca ince eleyip sık dokumayı, günümüz kadınları ekmeğe bile saygılı değil artık. Işıklar içinde yatası anacığım anlatırdı:
“Aşe-fatma anamız bir gün pirincin taşlarını ayıklarken bir tek pirinç tanesini yere düşürmüş. O taneyi bulabilmek için evi yedi kere dışarı çıkartmış.”
Taneyi bulmuş mu, bulamamış mı, orası anlatılmaz meselde. Aşe-fatma anamız ne zaman yaşamıştır; neyin nesidir, kimin fesidir bu da önemli değil. Önemli olan “bir tek pirinç tanesine verilen değer”dir.
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;