İçimde bir suskunluk var,
neye dokunsam eskiyor.
Bir zamanlar gül kokan sokaklar
şimdi rüzgârın unuttuğu yerler.
Pencereme vuran yağmur
bana çocukluğumu anlatıyor,
camdaki buğuda
annemin sesi
eksik bir ninni gibi titriyor.
Hiç bitmeyen bir akşamdayım,
gün batmıyor,
ışık da vurmuyor.
Sadece soluk gölgeler dolaşıyor
dünden kalma hatıraların teninde.
Bir defterin kenarında kalan yazı gibi
yarı okunmuş,
yarı unutulmuşum.
Kimseye anlatamadım
zamana neden küstüğümü.
Ve ne garip,
en çok sustuğum yerde
en çok şey söyledim kendime.
Hep orada bıraktım
hiç büyümeyen bir tarafımı,
bir yaz gecesinin tül gibi esen
son cümlesinde.
Artık geri dönmeyen sesler var,
çağırınca yankılanmıyor.
Kimi sabahlar hâlâ
babamın ayak seslerini duyar gibi oluyorum,
ama sadece yüreğime çöken
bir başka sessizlik oluyor o.
Hatırladıkça
bir masa kurulur belleğimde,
çay fincanı çatlamış,
biri hep eksik.
İçimde oturmaya devam eden
eski bir akşamüstü
hala kalkmadı sofradan.
Ne zaman bir çiçek solsa
annemin ellerini hatırlarım.
Çiçeğe değil,
soluşuna ağlayan kadındı o.
Ben hâlâ oradayım,
tül perdeleri uçuşan odalarda,
solan bir fotoğrafın kenarındayım.
Ve herkes unuturken
ben hâlâ hatırlamanın yüküyle eğiliyorum.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 12.7.2025 06:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!