Kıvı154 Şiiri - İbrahim Şahin 2

İbrahim Şahin 2
735

ŞİİR


25

TAKİPÇİ

Kıvı154

Sayfa 1 – Ladin Gölgesinde Doğan Muhtar
Kazancı Yukarı Mahalle’de, imamlar sülalesinden bir çocuk doğdu: Hasan. Ama halk onu yıllar sonra “Hacı Muhtar” diye anacaktı. Çünkü o sadece muhtar olmadı — bir halkın yürüyüşüne yön verdi.
Cumhuriyet’in ilanından sonra, “Kayıtsız Şartsız Millet Egemenliği” daha mürekkebi kurumadan, Hasan Erdem köy meydanında ilk kıvıyı attı: “Yol yoksa, biz açarız.”
🛠️ Yolun Başında:
1930’lar… Tek partili dönemin gölgesinde, Kazancı’da siyaset bir soba kadar uzaktı. Ama Hasan Erdem, Konya’dan dönerken bir teneke soba getirdi. Köylüler şaşkındı:
“Odanın ortasında ateş yanıyor, gidip bir bakmalı!”
Ama o soba, sadece ısıtmadı — bir halkın zihnini tutuşturdu.
🎻 Kıbrıs’tan Gelen Keman:
Sülalesi Kıbrıs’a uzanıyordu. Bir gün evine bir keman geldi hediye. O keman çalınmadı belki, ama Kazancı’nın kaderini bir yay gibi gerdi
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 2 – “Konya Yolunda Teneke Soba”
1939 yılıydı. Konya İl Genel Meclisi toplantısı için yola çıkan iki adam vardı: Emin Hami Koçaş ve Hasan Erdem. Biri Ermenek’in belediye başkanı, diğeri Kazancı’nın muhtarı — ama ikisi de bir halkın temsil gücüydü.
Konya’ya her gelişlerinde valinin binek arabası onlara tahsis edilirdi. Ama Hasan Erdem’in gözü arabada değil, Konya çarşısındaki yeniliklerdeydi. Bir gün, teneke soba aldı. Köye döndü, kurdu. Ve o gün Kazancı’da “odanın ortasında ateş yanıyor” efsanesi doğdu.
🔥 Soba mı, devrim mi?
Köylüler sıraya girdi. Sobaya değil, ateşin ortasında dönen kıvıya bakmak için. Çünkü o soba, bir ısınma aracı değil, bir zihniyet kıvılcımıydı.
🎻 Kemanın Sessizliği:
Kıbrıs’tan gelen akrabaları vardı. Bir gün evine bir keman geldi hediye. Çalınmadı. Ama o keman, Kazancı’nın kaderine ince bir yay gibi gerildi. Sesi çıkmadı belki, ama her suskunlukta yankılandı
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 3 – “Tepecik Yamaçlarında Kenger Kahvesi”
1940’lı yılların başıydı. Tepecik Mahallesi’nin yamaçlarında bir yol açılıyordu — ama bu yol, sadece toprakta değil, bir halkın belleğinde kazılıyordu.
Ermenek Kaymakamı Osman Fikri Bey, nam-ı diğer “Yolcu Kaymakam”, çalışmaları yerinde görmek için geldi. Ama öyle kuru kuru değil — Kazancı usulüyle, pürenin gölgesinde, kenger kahvesi eşliğinde.
☕ Alime Garı’nın Sofrası:
Ev sahibi Alime Garı, Anamur kökenli, görgülü, eli çabuk, dili tatlı bir kadındı. Kaymakama ve heyete kenger kahvesi ikram etti. Kahve değil, dağdan toplanmış dikenin duasıydı.
Misafirler kahveyi içerken, yoldaki işçiler arasında bir kavga patladı. Topçu Osman, muhtarlık temsilcisine yumruk savurdu. Jandarma geldi, Osman kaçtı, ama sonunda kıvı galip geldi — barış sağlandı.
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 4 – “Tenekeden Eşek ve Kamyonun Gelişi”
Yol açıldı. Kazancı’dan Anamur sınırına kadar taş döşendi, toprak kazıldı, imeceyle, terle, bazen de yumrukla.
Ve bir gün, ilk motorlu araç köye girdi. Kamyondu bu. Ama köylü ne bilsin? Sultan Nine, obadan gelenlere sordu:
“Yollarda benim oğlanın tenekeden eşeğini gördünüz mü?”
🚛 Kamyonun Gölgesi:
Kamyon, Hacı Muhtar ve İmam Hüseyin’in ortaklığıyla alınmıştı. Ama bu sadece bir araç değil, Kazancı’nın modernleşmeye attığı ilk adımdı.
Kamyonun sesi, ladin ormanında yankılandı. Egzoz değil, bir halkın “biz de varız” deyişi gibiydi.
📘 KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 5 – “Kürsüdeki Nutuk ve Fısıltıdaki İsim”
1946 yılıydı. Çok partili döneme geçilmiş, siyaset meydanları yeniden kurulmuştu. Ermenek’te bir miting vardı. Kürsüye çıkan adam, sesiyle değil, sözüyle sarsıyordu kalabalığı.
O konuştu, meydan sustu. Ve herkes birbirine sordu:
“Bu konuşan kim?”
Fısıltı yayıldı: “Kazancı Muhtarı…” O andan sonra, Hacı Muhtar sadece bir isim değil, bir kıvı devriminin sesi oldu.
🗣️ Sözün Gücü:
Konuşması öyle etkiliydi ki, Cenneli köylüler bile kendi köylerine ‘Kazancı Muhtarı gibi bir muhtar’ ister oldular. Çünkü o, lafla değil, lafın gövdesiyle konuşuyordu.
🪵 Mizah Kıvı:
“Mitingde biri demiş ki: ‘Bu adam konuşurken, soba bile susar!’
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 8 – “Bayrağı Devralan Genç Muhtar”
1950 yılı… Demokrat Parti iktidara geldi. Kazancı’da ise yeni bir ses yükseldi: Nail Gürbüz. Askerden yeni dönmüştü, ama halkın güvenini çoktan kazanmıştı. Muhtarlık seçimlerini kazandı, bayrağı Hacı Muhtar’dan devraldı.
Ama bu bir devrim değil, bir devamdı. Çünkü Hacı Muhtar, görevini bir koltuk değil, bir kıvı gibi devretmişti.
🗳️ Yeni Dönem, Aynı Kıvı:
Nail Muhtar, 1950–1960 arasında görev yaptı. 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar Kazancı’nın kıvısını taşıdı. Ardından kısa süreli görevler:
• Öğretmen Sami Tunca
• Mustafa Turan
• Mehmet Ali Güzel
• Hüseyin Gürbüz…
Ama her biri, Hacı Muhtar’ın gölgesinde yürüdü.
🪵 Mizah Kıvı:
“Yeni muhtar seçilince biri demiş: ‘Teneke soba duruyor mu?’ Diğeri cevaplamış: ‘Duruyor ama artık çay demlemiyor, sadece hatıra kokuyor!’
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 9 – “Yayla Kavgası, Mahkeme Kıvısı ve Eşeğin Türküsü”
Yayla mevsimi gelince, Kırkkuyu, Bozdağ, İlabadı, Kızılalan birer cennet parçasıydı. Ama bu cennet, Anamur Yörükleri ile Kazancılılar arasında bir mülkiyet kavgasına dönüştü.
Ekinler biçildi, yayla evleri yakıldı, pürenin altı değil, yürekler tutuştu.
⚖️ Mahkeme Yolu:
Kavga büyüyünce, Anamur Savcılığı düğmeye bastı. Sanıklar:
• Hacı Muhtar
• Efe Halil
• Pambık Mustafa
• Ve birkaç kıvı yoldaşı daha…
Silifke Ağır Ceza Mahkemesi çağırdı. Muhtar atına bindi, diğerleri yürüdü. Yol uzun, ama kıvı daha uzundu.
🎶 Ali Dağaşan’ın Türküsü:
Gülnar civarında Tersakan ve Abanoz’dan gelen Yörüklerle karşılaştılar. Selamlaştılar. Ali Dağaşan sazı aldı:
“Yayla bizim, gölge sizin, ama kıvı hepimizin…”
Fıkralar, maniler, mahkeme yolunu düğün yoluna çevirdi.
🪵 Mizah Kıvı:
“Mahkemeye giden eşek yolda türkü öğrenmiş, dönerken saz çalıyormuş!”
KIVI BİYOGRAFİ SERİSİ “Hacı Muhtar: Kazancı’nın Yol Açan Gölgesi” 🪵 Sayfa 10 – “Belediyeye Dönüşen Muhtarlık ve Sonsöz”
Yıl 1972… Kazancı artık büyümüştü. Muhtarlık, belediyeye dönüşüyordu. Ama bu dönüşüm, bir makam değişimi değil, bir halkın kıvı devrimiydi.
Hacı Muhtar’ın açtığı yollar, sadece taşla değil, terle, sözle, sobayla döşenmişti. Ve şimdi, o yolların üstüne belediye tabelası çakılıyordu.
📜 Arşivdeki Son Satırlar:
Muhtarlık karar defteri arşive kaldırıldı. Ama içindeki her satır, bir halkın vicdanıydı. 2 lira 20 kuruşluk adalet, üçer liralık yardımlar, kenger kahvesiyle mühürlenmiş barışlar…
Hepsi şimdi bir belediyenin hafızasına devrediliyordu.
🪵 Mizah Kıvı:
“Muhtarlık defteri kapanınca, biri demiş: ‘Artık kararları daktiloyla yazacaklar, ama kıvıyı kim mühürleyecek?’”
🕊️ Sonsöz:
Hacı Muhtar, bir soba getirdi, bir keman susturdu, bir yol açtı, bir halkı konuşturdu.
O artık aramızda değil belki, ama Kazancı’nın her taşında, her ladin gölgesinde, her kıvı kıvı anlatıda yaşıyor

İbrahim Şahin 2
Kayıt Tarihi : 5.7.2025 20:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!