Taşplağın Başında Büyüyen Çocuk
Uluköy’de, Kürt Nebi’nin oğlu Küçük Durmuş Aydın, Kazancı’nın kuytu bir köşesinde, taş plakçaldan dönen türküyle büyüdü. İlk ana sütüydü bu: Nida Tüfekçi’nin “Gine bir hal oldu ben özüm özümə” diyen sesiyle tanıdı dünyayı. Neşet Ertaş’ın “Döngel Zeynebim”i her çaldığında, çocuk gönlünde bir zeytin ağacı büyürdü. Müzik onun için dil değil, damar oldu. Kasetten değil, karacadır kaşların ferman yazdırır diyen göçerlerden öğrendi türkü denen sırları.
Evin önünden geçen Tozlu’ya doğru göçen koyunları saydı. “Me – mee” seslerinden notalar ördü. Koyun kuzunun diliyle çanda ses, kavalda nota oldu. Öttü Asar yelinde, aktı Uşmungar suyunda.
📖 Askeri Bandoda Uluköylü Bir Yörük
Kavalı kamıştan değil, göğsünden yonttu. Astsubay bandosu sınavına girdiğinde ne nota bildi, ne solfej. Ama bir “Bozkırın Tezenesi” vardı içinde, o tezeneyle tellere bastı.
Bandoda davul çaldı, trompet üfledi, ama hep içinden cura sesi geçti. Binlerce konser verdi ama hiçbir alkış, Kazancı’daki yayla düğününde duyduğu tek ağızlık zılgıt kadar değildi.
📖 Emeklilik Değil, Yeniden Başlangıç
Bir gün üniformasını çıkardı, ama sazını duvara asmadı. Kazancı’ya döndüğünde artık sadece bir dinleyici değil, bir anlatıcıydı.
Gabalak’ta çobanlara, Derekahve’de çaycılara, okul bahçesinde çocuklara, Kelsuyundere’nin sellerine türkü söyledi. Uşmungar’da, İlehan’ın asmasında, söğüdün yaprağına ses üfledi. İlehana oturdu göbeğe: Badılcan közde, gerdena dildeydi.
Kazancı’nın sesi oldu. Kavalı kamış değil, toprağın içinden çıkan kıvıydı. “Yaylamda ot bitmiyor” türküsünü yaylada bir kuşla düet yaptı.
📖 Kazancı’nın Sesi
Artık bir sanatçı değil, bir bellek. Kazancı’nın taşına gömülü ağıtları, kilim desenli bir sesle örüyor. Onu dinleyen çocuklar türkülerle büyüyor.
Konserleri bitmiyor çünkü o plak değil, dönen bir hikâye. Kazancı’da biri doğsa, adını önce bir türkünün kıvrımında duyar. Çaldığı her ezgi, yerin altındaki dedeyle yerin üstündeki torunu birleştiriyor.
📖 Son Ağızdan Mührü Basmak
Bu hikâye “Bir zamanlar bir bando vardı” diye başlamaz. Çünkü hâlâ var, hâlâ çalıyor, hâlâ terletiyor.
Durmuş Aydın’ın sesi, bir taşın kıyısından rüzgârla gelir. Nida Tüfekçi döner, Neşet Ertaş gülümser, çünkü onların müziğini Kazancı’da bir delikanlı hâlâ yaşatır.
Neşet’in keşiyle bir yufka ekmeği dürer, çıkar sabaha. Derdini telliyle anlatır. Ve hiçbir konser onun evinin avlusundaki türküler kadar gerçek değildir
İbrahim Şahin 2Kayıt Tarihi : 5.7.2025 16:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!