ve aşk,
karanlığın en koyu tonu
ne ahval ne de yalnızlık şiiridir bu...
sade susmaları kuşanmak
sade susmaları istemlerine sunmak
ve sınamak aşkı sevmelerin örsünde
tren bekleyen garların kahreden karanlığında
kara gözlerindeki ölüme susamak...
sen...
sesimin yankısında kıyametim
bütün yangınlardan artakalan
coğrafyamda kurak bir iklim
aldırmaz yaralı kuşların çığlığına bile
kanat kanat takınıp en olgun tavrını
akan zamanın telaşında
kan damlar da göğsün,
gülümserdin...
derken,
kederli bir Malatya akşamında
uzanıp bir selvi dal gibi geceyi alnından öperdin...
her çıkmazda bir tufan şimdi,
yağar adı konmamış sağanaklar
puslu gözlerinden
yağar acemi sevmelere
bütün duvarlarda kasvet
ve buğusunda kan sızar geceye
kaç zamandır böyle,
ay ışığına takılır gülüşün
sürgün yemiş gibi mağlup,lal...
ve puslu,soluksuz bir poyraz
akşamüstü alacasında çığlık çığlığa
bu kentin buğday tenli çocukları gibi
dağıtma hüznümün katran rengini...
desem ki;
zamanın bir ucundan
uçurup kanatlarımı Harput’tan ardın sıra
böyle yol-iz bilmezken
tutup ellerinden
gözlerinin karasına karşı ağlamak
beni böyle garip
böyle mahcup
böyle divaneme sebep
olmasaydı gözlerinin karası
yokluğun bu denli koymazdı bana
ve dahi,gölgenin aksi düşmezken yüzüme
uzun uçurum boylarından düşmek
ayaz gecelerin sabahında yada
kor ateşlere dadanmak gibi
kelimeler öyle zor
öyle lanetli takılır boğazıma
bilmelisin ama,
yitik aşkların öksüzlüğüdür bu
vakitsiz yağmalanmasıdır bir kentin
sen tapın yine düşlerine
her hecemde solmasın ama rengin...
kan-revandır
talandır bu ömrümde
her ömür kendi rahminde ölür yinede
çünkü derim,
kınında hançer gibi ışıldayan kara gözlerinden
mahcup bir bakış düşerse bile
sevdan yine talandır bende...
Kayıt Tarihi : 6.10.2005 08:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)