Ketum Şiiri - Ömer Yücekaya 2

Ömer Yücekaya 2
44

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Ketum

bazı yaralar dilsizdir
söylemez failini

ı
S u s a r d ı
Kabuk bağlamış bir yara gibi susardı

Nesimi gibi derisi yüzülür eti tırnaktan ayrılırdı da
Susarak kabullenirdi acısını
Susma diyen dış kapının mandallarına müstehzi bir tavırla gülümser
-Ben susmuyorum
-Anlayabilene
-Avaz avaz çığlık atıyorum derdi

Ser verip sır vermeyecek kadar ketumdu lakin
Bir bana çekincesiz dökerdi içini
Başka limanlar da sağalmazdı içinin acısı
Ne zaman derdini bölüşmek istese özenle kurardı çilingir sofrasını
Ki…
Daha ilk kadehte yağmur giyinirdi gözleri
Son kadehteyse fırtına olur patlardı

Rakının uykusu gelip kadehlere mahmurluk çökünce
Uzun ince parmaklarıyla söndürdü gecenin kandilini
Hışırdardı denizlerimiz
Gömü bulan acemi hırsızlar gibi döke saça içerken aşkı
Ay ışığı kıskanırdı fısıltımızı
Ve Allah…
Affederdi bütün günahlarımızı

ıı
Gün ışırken giderdi
Giderdi acının kundağına
Daha köşeyi dönmeden kıldan ince kılıçtan keskin bir hasret serilirdi aramıza
Ö z l e r d i m
Özlemekten heç olurdum

Aç gözlerin girmeyi düşlediği dul bir bahçe
Hoyrat rüzgarların koklamak istediği bir uçurum çiçeğiydi
Gurbetçi marabalar onu görürdü kösnül rüyalarında
Yolunu keserdi toprak ağaları
Arazi bahşederlerdi ayaklarının bastığı yere
Topuklarına gümüş halhal
Bileklerine burma bilezik döşerlerdi

Bense muhacir bir kuştum
Adına öğrenci evi denen o isli mahzende çay bile içiremezdim ona
Ki, çoğu zaman o getirirdi yemeğimi
Minnetle fesleğen kokulu ellerinden tutardım
Sıcak bir sarılma
Taze bir öpüşme azığım olurdu
D o y a r d ı m…

ııı
Kazansam bile kaybedeceğim bir savaştı
Ne ara yalın yürek savaştım
Ne ara teslim oldum
Cilveli bir ökseyle o mu beni tuttu yoksa ben mi onun dalına kondum
U n u t t u m…

Ölümü göze almak pahasına nasıl çaldık aşkın kapısını
Onca kuşkulu bakışın arasında ne ara buluştu gözlerimiz
Fütursuzca…
O haram meyveyi nasıl dişledik
Dedim ya unuttum…

Çok şeyi unuttum amma onu unutamadım
Gülünce kuşlar gibi cıvıldayışını
Ateşin közüne sürülen mırra gibi kaynayışını
Terlediğinde göğsünde ıslanan haç kolyeyi
Omzuna yazılmış Aramice duayı
Tüfek çatar gibi kaşlarını çatışını
Özleyince su gibi kollarıma akışını
U n u t m a d ı m…

ıv
Şimdi uzak bir şehirde
Özlemi çöl eşkıyaları gibi yağmalarken beni
Dört bir yanı ateş çevrili bir akrep nasıl zehirlerse kendini
İşte öyle zehirliyorum kendimi
Kafamı duvarlara vur vura duvarları kanatıyorum

Kırk tas suda kırklansam da
Bitmiyor ona günahkarlığım
B/ela gözlerinden gidemiyorum

Ömer Yücekaya 2
Kayıt Tarihi : 5.6.2025 00:26:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!