yıldırımların uğrak diyarı
denize açılan tahtadan terasta;
gitmek için binlerce sebep vardı
kalmak için bir sebep bile yokken
dili düşmüş, sürülmüş
Anlamını bilmediğim fransızca şarkılar dinliyorum
Kırmızı balık gibi göldeyim kıvrılarak sarılıyorum geceye
uzun kelimeleri nankörce seçemem hayat kısa
toprak sıcak ve hava buz gibi bu gece
hahaha hahaha hahaha
Katran bulaştı ellerime
Sesim kanlanıyor gibiydi
Işık sızıyordu günlüğümde
Ne tekne ne kayık kaldı
Yıldızlar göğe mıh gibi takılı
İnce, ipince düğmelerim koptu
vur gazete camlara
şavkıma güneş şavkıma
söyle şiir aşkıma
geceleyin garp kızılsa
bürünmüşse şark siyaha
Gece, karanlığın öfke dolu sesi
Gündüzün gizli günahları çırılçıplak sanki
Hepsi apaçık! Katlimiz mübah gibi...
Işık çiçeklenmeli buna dayanamam.
Gece, gölgelerin şirk dolu sisi
ölüm fışkıran mızraklarıma adını işledim
ezelde otlayan, sahipsiz kalmış ineklerimiz var
kelimeler anlamına küstü, sen gittiğinden beri
toprağa gömüldü antik geleceğimiz
su, ağaç ve bir kaç kuş cıvıltısı
yıldırım saçlarımı okşuyor eli engin
bahar gelmiş
ağaç yeşil takılarıyla hodbin gelin
ilme şerh koyulmuş, goblin olup gelin
füruzansın, kaleminde var yaldızlar
mehtabın sihirbazlığında kendini bulacaksın
emredilmiş şiirleri yakıp yırtacaksın
yeri gelecek,
mum ışığına dahi katlanamayacaksın
işsizlik akan gönlümden ufak bir iflas
Ateşimle eserek buradayım
Zaman yolcusuyum, an şuan
Kesik yollar penceremde, anbean
Görüntüler buğulu, çehrem karardı
Sığmıyor ne yazıma ne dilime
Yazı kalmaz, günsüz. Kayıp zaman
Bir çok ah ağlar, kanatsızdır bulutlar
Tekerim yok, tek elim var
O da bana el.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!