Yaşamadan yazabilmenin sırrını kendime sormaktan vazgeçeli çok zaman oldu. Öyle ki acı bir ayna gibi insanların gözlerinden gözlerine akabiliyor. Her ne kadar ateş düştüğü yeri yaksa da sürekli büyüyen bir dalga gibi durmadan yayılıyor evrene...
An geliyor hiç tanımadığın insanların acılarına ağlayabiliyorsun. Kendi yaşadıklarını anlatmanın zorluğundan olsa gerek hep başkalarının yangınlarını söndürmeye uğraşıyorsun yüreğindeki orman göz göre göre kül olurken…
Kendi imkansız aşkına yazdığın yüzlerce şiir, başka kanayan aşklara merhem oluyor. Senin yaktığın ağıt dilleniyor henüz sen doğmadan ölmüş yoldaşlarının başucunda...
Bazen bir muhacirin kederiyle ağlayarak dalıyorsun uykuya. Hiç gitmediğin şehirlere hasret çekmeye başlıyorsun. Orta Anadolu’nun soğuk ve karanlık bir köy evinde pencerene çarpan kar tanelerini izliyorsun üşümüşlüğüne hiç aldırmadan...
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum