Ben seni en çok
gelemediğin günlerde sevdim.
Sarı ampuller titrerken,
kaldırımlarda başkaldırının ayak sesleri susmuşken…
Yani yalnızken.
Yani sen yokken.
Bir adam en çok,
bir kadın yokken sever,
ben seni hep sevdim.
Sen
bir şairin hecelerine sığmayan sitemdin,
bir günah gibi suskun,
bir sevda gibi ağırdın.
Ben seni bekledim.
Üzerimde paslı bir gömlek,
içimde yasını tuttuğum
isimsiz bir halkın duasıyla.
Kavuşmak bizim neyimizeydi zaten?
Biz,
tarihin bir kenarına iliştirilmiş
iki yalnız hecelerdik.
Bir cümleye girmedi yolumuz,
bir öpüşe değmedi ellerimiz.
Sen başka bir meydandayken
ben başka bir baskında yakalandım.
Senin gözlerin
bir bildiriyi dağıtırken yandı,
benim kalbim
bir şiirin son kıtasında sustu.
Kaç mevsim geçti
hiçbir takvimde yer bulamayan günlerle?
Kaç şiir yandı
sana yazılıp da postaya verilemeyen zarflarda?
Ben seni,
bir hücrenin duvarında sevdim.
Soğuktu.
İsmine dokunmak,
fotoğrafına bakmak içimi ısıttı.
Adını gizli gizli dualara ekledim.
Ey kadınım,
ey yıkılmayan iç kale…
Biz birbirimize varamadık,
ama ben sana inanmakla yetindim.
Bazen bu da bir zaferdir.
Bir adamın, bir kadına
yenilmeden inanması.
Sen,
başka bir hayalin çiçeği oldun belki.
Ben, başka bir halkın
susturulmuş türküsü.
Ama bir yerlerde hâlâ
ikiz rüyayı görüyoruz,
başka sokakta,
aynı çocukların sesini duyuyoruz.
Ve kim bilir…
Bir gün,
bir isyanın sabahında,
adını haykırdığımda
aynı göğe bakacağız.
Sen duymayacaksın belki,
ama ben yine de söyleyeceğim:
"Ben seni,
bir isyan kadar acımasız,
bir devrim kadar çok,
bir kavuşma kadar yavaş
ama bir ayrılık kadar gerçek sevdim."
Kayıt Tarihi : 16.5.2025 13:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!