Demek Ki
Dünyada olmayacaksın bir müddet sonra.
Demek ki, bir misafirsin sen bu konakta.
Berlin, 6 Kasım 2012.
..
unutsam dedim seni,
belleğim isyan etti..
(Ankara / 28 Kasım 1970)
..
Demektir Ki
Bu koca evrenin işletilmesiyle yaşamaktasın sen.
Demektir ki: Bedeninde işlemektedir koskoca bir âlem!
Berlin, 25 Kasım 2010.
..
Onu İsbatlarsan
'Her şeyim feda olsun Allah'a' diyebiliyorsan;
İşte budur gerçek kurban, ama onu isbatlarsan.
Berlin, 14 Kasım 2009.
..
Kur'anın Dediğine Bak Önce
Önce Kur'anın dediğine bak; odur merkezi, dinin.
Sonra da tasavvufun ne dediğine bakabilirsin.
Berlin, 27 Kasım 2008.
..
Şeytan Allah'a Götürmez
Şeytandan değil, Allah'tandır, Allah'a götüren bir eser.
Çünkü şeytan, O'na götürmez, O'na götürmeyi engeller.
Berlin, 6 Kasım 2012.
..
Azabı Olmasaydı Rabb'in
Cennetinden severiz, cehenneminden de korkarız Allah'ın.
Azabı olmasaydı Rabb'in, saygısı olmazdı O'na insanın.
Berlin, 20 Kasım 2008.
..
Kalır Cehâlet
Allah'a inançtır evrende en büyük gerçek.
Bu gerçeği edinmeyene, kalır cehâlet.
Berlin, 18 Kasım 2010.
..
Tedbirsiz Kalma
Ömür bitiren bir yerdir şu dünya.
Bu gerçeği gör de, tedbirsiz kalma.
Berlin, 3 Kasım 2010.
..
O İyiler
Kötülere bırakmaz dünyayı Tanrı, iyilere bırakır.
O iyiler de; doğru, adaletli, ibadetli olanlardır.
Berlin, 19 Kasım 2012.
..
Kasım hem sonbahar hem kışsın
Herşeye hüzün sinmiş matem var
Bir yanı ölmek istiyor hemencecik insanın
Bir yanında hala iflah olmaz umutlar var
..
İyi Ki
Olmasaydı şu deliler, nasıl bilebilirdik akıllıları bilmem.
İyi ki herşeyi zıddıyla yaratıp, delileri var ettin ey Rabbim!
Berlin, 21 Kasım 2010.
..
Bilmiş Olursun
Herşeyi bilemezsin istesen, çoğu bilginin de cahilisin.
Bilirsen din ve hayatın esasını, herşeyi bilmiş olursun.
Berlin, 29 Kasım 2010.
..
önüne gelen politikacıya
baba diye bağıran aymazlara
anneleri kırmızı biber sürmeli
(kasım 2003)
..
Bu şehrin
Soğuk gecesinde
Taş kokuyor
Kasım rüzgârı,
İlkbahar yüzün
Yine gözlerimde,
Umudum
..
Yıl 1938’de yas vardı Dolmabahçe Sarayı’nda
Saat 9’u 5 geçiyordu gönlümüzün karardığında
O’ydu, Mustafa Kemal’di, yatan ölüm döşeğinde
Unutulmadan anılacaktı dillerde 10 KASIM
Gidiyordu o yüceler yücesi büyük insan
Kapatıyordu o mavi gözlerini, dillerde destan
..
Konuya nasıl başlamalıyım, nereden başlamalıyım kararsızım. Çalıştığım dönemlerde gerek milli bayramlar, gerek dini bayramlar yalnız bizim için varmış ve yalnız biz kutlarmışız gibi büyük bir heyecan ve zevkle işimizi yapardık. Şimdi ise bazılarına katılıyorum bazılarını ise seyrediyorum.
10 Kasım 2008 günü ise büyük ve eşsiz önder Atatürk’ümüzün ölümünün yetmişinci yıl dönümü. Ağlamak için değil özür dilemek için törenlere katıldım. Önce askerlerin, öğrencilerin, daire müdürlerinin, sivil toplum örgütlerinin vilayet binasında yapılan törenindeydim. Büyük bir coşku vardı. Siren sesleri ortalığı inletti. Görevimizi yapmanın huzuru ile yeni Cuma camisinin önündeki parka oturduk. Saat onbirde İzmit Atatürkçü Düşünce Derneğinde yapılacak olan basın açıklaması için saatın geçmesini bekledik.Zamanı gelince oraya gittik.İzmit Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Sayın Ahmet beyin morali bozuktu.Basın açıklaması sırasında, yaptıkları törende kimsenin olmadığını, ne seçilmişlerin nede atanmışların törene katılmadığını ve siren sesi duymadıkları gibi hiçbir arabanında korna bile çalmadığını söyleyerek protesto etti. Basın açıklamasını tamamladı. Orada bulunan bir avuç insana bazı yaşananlar anlatıldı, sohbet edildi ve saat onaltıda KYÖD de yapılacak törende buluşmak üzere dağıldık.
Son zamanlarda yaşamadan önce ölmeyi düşünen ve ölünce de Cennet hayal eden benim güzel halkım camileri çok doldurmakta. Yeni Cuma camisi, Fevziye camisi vakit namazlarında bile doluyor yer kalmıyor çok şükür. Anlamadığı bir dille anlamadığı bir dini yaşayan vatandaşım yaşamayana da yan gözle bakıyor ve kendinden saymıyor. Ben anlayarak yaşamaya çalışıyorum. Burada kendimi övdüm gibi geldi. İkindi namazına gittim. Namazımızı kıldık. İmam efendi namaz sonunda Kuran’ı Kerimin tamamını okuyarak bitiren yani hatim eden birinin duasını yaparak amin dedirtiyor. İslam dinini kurucusu Hazreti Muhammed’den başladı sayıyor. Camiden gelip geçenler, hocalar, hacılar ruhlarına…..ben heyecanla bekliyorum “ ha şimdi diyecek bu gün on kasın Atatürk’ün ölümünün yıl dönümü ona da fatiha okuyalım” uzattıkça uzatıyor, ama benim beklediğimi bir türlü söylemiyor ve söylemeden de duasını bitiriyor. Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette camiden çıkarken üzülüyorum. Hoş Atatürk’ün onun diyeceği fatihaya ihtiyacı yok ama, her şeyi dinle ölçen halkımın var. Orada bulunan ve Atatürk’ü anlamayan onlarca insanın kafası karışır hiç değilse. Bu ülkede sen rahatça dinini yaşayabiliyorsan Atatürk ve arkadaşlarına borçlusun. İstila altında olsan yaşayabilir misin acaba? Neyin beklentisi içerisindesiniz kardeşim, bu nasıl bir inat.. Atatürk’ün kurduğu bir ülkede yaşayacaksın ve Atatürk’ü tartışacaksın … ilginç doğrusu.
Telefonum kapalıydı, açtım, arkadaşım Süleyman aramış, geriye aradım:
- Beni aramışsın,
- Namazdayken telefonun kapalı, çıkınca aç bari..
- Ben sadece namazda kapatmıyorum, törenlerde de kapatıyorum,
..
Ruhumda Kasım,ruhumda yaprak dökümü
Solmuş tenimde,kurumuş fidan hüznü
Bahara son bilet reyonunda bitiş düdüğü
Yetmedi ömrüm,bu defa yalnızlık düğünü....
..
Hani kasımda gelirim demiştin ya
Kasımı iple çekti yüreğim, duramadı evde
Çok sevdiğin karanfillerle karşılamak istedi
Erkenden geldi, karanfiller dikti limana
Kasım geldi soldu deniz ama solmadı karanfiller
Kasım geldi burcu burcu karanfil koktu her yer
Bayramlıklarımı giydim de geldim limana
..
Değerli okurlarım, 24 Kasım 1928, Mustafa Kemal Atatürk’ün millet mekteplerini yaşama geçirdiği gündür. O gün Arap harfleri yerine, Latin harflerinden oluşturttuğu alfabeyi tanıttı. Bundan sonra, bu alfabeyle, okuma yazmaya yapılacağını ilan etti. Bütün yurtta herkesin okuryazar olması için büyük bir seferberlik hamilesini başlaştı. Böylece bu gün aydınlık geleceğin ilk meşalesini yakmış oldu.
Bu gelişmeler üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Atatürk’e Baş Öğretmelik unvanını verdi. 24 Kasım günü, Başöğretmenlik günü olarak anılmaktaydı.
1980 ihtilalının mimarından olan ola, o günün Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlam 1981 yılında, 24 Kasımın gününün “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmasını sağladı.
Ne var ki bütün dünya devletlerinde öğretmenler günü, 5 Ekim Günü olarak kutlanmaktadır. Maalesef, biz bu kutlamanın dışında kalmışızdır. Kaldı ki hepsi bir yana, 16 Mart 1848’de açılan öğretmen okullarının kuruluşu gününü bile kutlamıyoruz. Bu gününde dikkate alınmadığına bir anlam veremiyorum.
Hâlbuki Milli kavramları dâhilinde, ortak aklımızı kullanarak insanca yaşanır bir dünyayı nasıl kurabilir diye düşünmek zorundayız. Öncelikle çağdaş dünyayı yaratacak öğretmenleri donanımlı yetiştirelim. Onlarda, önce çocuklarımızın nasıl yetiştirilmesi gerektiğini bilsin ve o felsefe ışığında adam etsinler. Çocuklarımız büyüyüp, anne baba olduklarında sosyal genleri pozitif olan, çocuklara sahibi olsunlar. Böylece sağlam temelli toplumlar oluşmuş olsun.
Kaldı ki Milli Eğitim Politikalarımızı tespit ederken, öğretmenin ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını da göz ardı edilmemelidir. Öğretmenlerin çocuklarımıza daha faydalı olması yönünde, bütün imkânlar kullanılmalıdır. Kullanalım ki, geleceğimizin başı dik nesilleri yetiştirilmiş olsun.
Bugün öğretmenler günüdür deyip, o anlam da kutlamak hiçbir zaman öğretmenin sorununu çözmez.
..