Hayatta bazı yaşanılması gereken zamanlar vardır ama geçmek bilmez. Saniyelerin asırlara dönüştüğü, beklemenin bir ömür olduğu, yaşamanın zor olduğu anlar.
Gidenlerin arkasından bıraktıklarımız ve yaşayamadığımız onca zamanlar. Neden diye sorgularken içimizdeki girdaplarda boğuldumuz. Yaşamın çelişkili yollarından geçerken yaşanan sancılı bir dönemeç sonunda karasızca bakakaldığın bir karar verme tahtası. Ha anayoldan gitmek uzun ve meşakkatli ya da tali yoldan giderek kısaltmak. Düşünceler yumak haline dönüşmüşken çaresizce beklemek kararsızca.
Kocaman sanılan dünyamızın bile ne kadar küçük olduğunu anlamak için kaç yıl tüketmek gerek bilinmiyor. Tıpkı bebekken neler yaşayacağını bilememek gibi. Kendi kaderini Allahın sana sunduğu seçeneklere göre değiştirmek.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta