Söyle ey kar tanesi!
Hırçın dağlara küskünlüğün,
Kaya yürekleri terk edişin,
Çığlıksız çığlar nedendir?
Mağaralardan çıkan yalçın bakışlar,
Kimlere emanettir?
Buralar sensiz de soğuk.
Merhametini kaybetmiş gökkuşağı maskeler,
Liyakatten uzak.
Buralarda her söz çıkmaz sokak…
Ey kar tanesi!
Yeşilin umudu, yarınısın sen.
Buralar amiyane bakar sana,
Bahar öylesinedir bu mahpusta.
Savaşçı kardeşim seni bekler,
Yorgunluğuna son için.
Aydın yüzüne hasretken yanacak ateşler,
Yolu değiştirmek neye kâr eyler?
Her kalabalıkta bir kar tanesi kalırsın.
Kahpe gerçekliklerin ateşinde,
Kenar dilberine dönersin.
Bak! Bunlar terk edilişlerim.
Çığdan uzak yaşamlarda bir dolucasına,
Aynı yollarda, aynı tezatlıklarda,
Yüreğim ‘dolucasına’,
Garip tezgâhlarda çiğnenmiş sakıza döndüm.
En acısı da bu oldu işte!
Zirveler hayaliyle akarken cennet bağlardan,
Bir kusmuk kuyusunda,
Hiç bile olmadan, olamadan kalmak…
İşte böyle ey kar tanesi!
Kime ağlamak kâr ki bize de olsun?
Bırak olsun, böyle olsun
Başka baharlarda düşebilme ihtimalimize,
Böylece, bir son olsun…
Kayıt Tarihi : 15.3.2009 02:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!