Kırık bir aynadan yansıyan sonsuz acılar,
Her parçada aynı sessiz çığlığın yankısı,
İşkenceler ve gözyaşları…
Umudun kırıldığı Doğu Türkistan’da
Ruhlar bile kanıyor.
Aileler paramparça, köklerinden koparılmış.
Milyonlarca Uygur erkeği,
Boğazına paslı tasma geçirilip aşağılanarak
Işığı çalınmış demir parmaklıkların ardından bakıyor
Ya da fabrika kölesi,
Sürgün kamplarında çalışmaya mahkûm.
Onların midesine köpek maması değil, onurlarını tıkıyorlar.
Uygur evleri…
Her duvar, bir annenin yas tuttuğu bir mezar taşı gibi duruyor.
Kapılar korkudan kilitli,
Her açılışta bir tarih ağlıyor içeriden.
Feryatlar duvarlara çarpa çarpa yutuluyor.
Memurlar giriyor evlere,
Misafir değil gardiyan olarak,
Zulmün üniformalı suretleri.
Kadınlar, sapından koparılmış gül gibi solgun,
Kurşun gibi ağır ve zehir gibi acı yaşamlarında.
Çocuklar, annelerinin kucağında
Oynanamayan oyuncaklar gibi donuk.
Taciz edilen kızların çığlığı,
İnce bir telin kopuşu gibi
Ölüm sessizliğindeki insanlığa
Sinek vızıltısı geliyor her nedense.
İhtiyarlara hınzır eti yedirilip alkol içirtiliyor zorla.
Sanki gök kubbenin çöküşü eşliğinde
İnançlarının tabutuna son çiviler çakılıyor.
Camiler, secdeye durulan mekânlar değil artık.
Yıkılmış, yok edilmiş birer ikişer.
Bir kısmı da bara, kulübe dönüştürülmüş,
Bir gürültünün sahnesi olmuş.
Kutsal sayfalar etrafa savrulmuş.
Dünya bu zulme, bu asimilasyona
Aynanın çatlaklarında kaybolan gözler gibi kör,
Çığlıkları duymamak için elleriyle kulaklarına beton örmüş.
Fakat biz susmayacağız.
Bir Türk’ün gözyaşı toprağa değdi mi
Yerin altı titrer, göğün rengi değişir.
Toprak o yaşla yoğrulduğunda,
Bir millet yeniden doğar küllerinden
Ama bu kez, acının diliyle konuşur.
Kafeste çırpınan bozkurt,
Sussa da içinde bir yıldırım yakar.
Hatırla! Tanrı Dağları’nın omuzlarında gezinen
Bilge Kağan’ın muhteşem atlarını
Ve her damlasında özgürlük taşıyan hırçın nehirleri.
Ey Türk, İsa Yusuf Alptekin gibi cesur ol, susma artık!
Bitmez bu bin yıllık şanlı destan.
Tanrı Dağları hâlâ arkanda dimdik durur.
Kalk, doğrul, bir ışık yak karanlığa!
Göğe yükselt, ay yıldızlı gök bayrağı!
Bitmeyen soykırıma ses ol, haykır zulmü bütün dünyaya!
Karanlığı, kardeşliğinin ateşiyle yıka!
Çin’den gelen ürünleri satın alma, bedava da olsa!
Çünkü aldığın ucuz tişörtün dikiş yerinde
Uygur Türk’ünün ucuz olmayan kanlı teri var.
Ve unutma!
Sustuğun her gün, bir çocuğun sessizliğine suç ortağısın.
Çünkü susmak, kanı yıkamaz aksine bulaştırır.
Seğmenoğlu (Dr. Osman Akçay)
Kayıt Tarihi : 22.10.2025 11:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yerin altı titrer, göğün rengi değişir.
Toprak o yaşla yoğrulduğunda,
Bir millet yeniden doğar küllerinden
Ama bu kez, acının diliyle konuşur.
TÜM YORUMLAR (1)