Akşamüzeri süngüsüz iki candarma
Aniden doldurdu mahpusu mahpuslarla
Bu kalabalığın ne ola ki kusuru ?
Hem çoğunun yaşı bulmuş elli küsuru
Durumlar desen vahim, kiminin mintanı
Kiminin düzgün bir kunduraya imkanı
Kimininse yok yemeye yeşil soğanı
Candarmaların da süngüsüz olmasından
Belli ki esbabı mahpus yol parasından...
Velhasıl yoklama olundu sayıldılar
Sonra herbiri bir duvara dayandılar
Ne yapacaklarını bilmediklerinden
Bu hal pek ağır oldu beklediklerinden...
Biraz da yabancı mahpuslardan ziyade
Köylülerinden utanıyor gibiydiler
Suallerini yanıtlarken alelade
Konuşmayı pek istemiyor gibiydiler
İçlerinde bir de ihtiyar yaşı altmış
Görünüşte hatta altmışını da aşmış
Kütükleşmiş ellerinde bir eğri sopa
Duvar yokluyor yaslanmaya düşe kalka
Yanaştım epey diz çöktüm “ merhaba dede”
Bir hayrettir ilkin parladı gözlerinde
Ardından döndü bir nebzecik “ sağol evlat”
“Hayır ola” dedim “nedir senin vukuat”
“Ne vukuatı evlat yol parası derdi”
“Fakat yaş olunca altmış istemezlerdi”
– Benden istiyorlar
– Bir yanlışlık olacak
“Ne yanlışlığı oğul” dedi ve anlattı:
Dört oğlumdan birisi sekiz sene yattı
Katilden girmişti çok geçmedi ki öldü
İkisi seferberlik vakti revan oldu
Biri de eşkiya takibinde vuruldu
Ne hal ne mecal hem topal köyde oturur
Elinden iş de gelmez elime bakar durur
Torunum olmadı diğer üç evladımdan
Bir bunun oldu oğlu, hem benim adımdan
Sekiz yaşında baharını yaşamadan
Garibim, rahmetli oluverdi sıtmadan...
Çok olmadı ki oğul üç sene evveldi
Bizim ağa tarlayı sahipleniverdi
Bağırdık çağırdık amma fayda etmedi
Zati derman yok dizde gücüm de yetmedi
Mecbur kaldık, düştük hükümet kapısına
Kayıt Tarihi : 3.7.2021 12:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!