Kadirli Yöresi Yerel Sözlük

Ahmet Gürlek
1261

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Kadirli Yöresi Yerel Sözlük

KADİRLİ YÖRESİ YEREL SÖZLÜK

A
Acar: Yeni
Acışmak: Acımak
Adı batasıca: Domuz
Akaba: Engebeli
Alaf: Sıcak havanın esintisi
Alamençik: Bir kuş türü
Alaz: Dağlamak
Alağbak: Alakarga
Alkış verme: Dua etme
Anarya: Geri
Anaç: Yumurtası olan kuş türleri
Andaç: Hatıra, ata yadigârı
Annaç: Karşı
Arısili: Çok temiz
Avara: İşi gücü olmayan
Avarlık: Bostan
Ayak ekiştirmek: Geç kalmak
Ayakyolu: Tuvalet
Ayaz: Kuru soğuk
Ayın aceri: Ay takvimine göre, ayın birinden ayın on dördüne kadar olan günler
Ayın esgisi: Ay takvimine göre, ayın on dördünden sonraki günler ise ayın eskisidir
Azık: Yol yiyeceği
Ağıl: Tarla veya bahçeler arasında çalılardan örülmüş duvar
Ağız: Hayvanların yavruladıktan sonraki ilk sütü
Aşkar: Eşkâl
Aşıt: Tenha

B
Bakraj: At yükü
Banbıl: Bir çeşit böcek
Baraka: Basit ev
Bayaktan: Az önce
Bayır: Yokuş
Baz: Şahinin dişisi
Bazlama: Sacda pişen bir çeşit yufka
Bağlağ: Su değirmenini çalıştırıp durdurmaya yarayan düzenek
Bağır: Göğüs, sine
Başı esik: Tam dolmayan
Behrinde: O günün şartlarında
Bellemek: Öğrenmek
Bezdirme: Közde pişen hamur çöreği
Beşirik: Yetenek
Bibi: Hala
Bider: Tohum
Bissahal: Az sonra
Bişme: Sebze yemeği
Bişşek: Yayık tokmağı
Bocit: Sürahi
Bonak: Az bir miktar
Bor: Sürülmemiş toprak
Boyunduruk: Öküzlerin boynuna takılan boyunluk
Boz: Kül rengi
Buncağız: Bu kadarcık
Bunsukmak: Tozdan dumandan nefesi daralmak
Böcük: Küçük böcek
Bögü: Behirli örümcek
Börk: Örgü şapka
Bük: Sulak makilik alan
Büvelek: Bir çeşit sinek
Büvet: Büyük su birikintisi
Bıldır: Geçen sene
Bılız: Kısa boylu, ufak yapılı
Bıçgı: Testere

C
Calak: Evlerde el yüz yıkanan yer
Camız: Manda
Cangama: Sözlü kavga
Cardın: Büyük fare
Carse: Bir kumaş türü
Cascavlak: Üryan, çıplak
Celfin: Yumurtlamamış tavuk
Cemkirmek: Bağırmak
Cere: Kulplu testi
Cerek: Çadır kurmada kullanılan uzun ağaç
Ceyran: Elektrik
Cezim: Başına bir iş gelmek, hastalanmak
Cilkes: Tamamen
Cilpirti: Dallarından çalı süpürgesi yapılan bir ağaç
Cingar: Kavga
Civcik: Geveze, dedikoducu
Culuk: Hindi
Cuvara: Sigara
Cücük: Ciciv
Cüllük: Hartlap meyvesi
Cıba: Domuz yavrusu
Cıkıl: Metal para
Cılk. Bozulmuş yumurta
Cıllıcı: Kavgacı, oyunbozan
Cıllımak: Oyunbozanlık yapmak
Cıncık: Cam parçası
Cıngar: Kavga
Cırcır: Fermuar
Cırlavuk: Ağustos böceği
Cırnak: Tırnak
Cırtık: Çalı çiziği
Cıvık: Koyuluğu azalmış, gereğinden fazla sulandırılmış olan,

Ç
Çaman: Közde pişmiş et
Çandır: Melez
Çapıt: Bez
Çarpana: Sapan yapılan deri
Çarık: Topuğuna basılmış ayakkabı
Çaygara: Kaynak suyu
Çağıl: Taş birikintisi
Çebiç: İki yaşında erkek oğlak
Çekişmek: Ağız kavgası
Çelme: Ayak takıp düşürmek
Çeltik: Pirinç
Çenet: Bacak
Çepel: Bulaşık
Çeten: Römork ilavesi
Çetil: Fide, fidan
Çileli: Besili
Çimmek: Banyo yapmak
Çinke: Sağlam taş
Çinçik: Serçe
Çiriş: Pırasaya benzer otsu bir bitki
Çisemek: Tam pişmemiş
Çitil: Fidan ya da sebze fidesi
Çomça: Kepçe
Çortmuk: Ucu sivri delici veya batıcı büyükçe ağaç parçası
Çotul: Ağaç ile dalın birleştiği yer
Çul: Kılından yapılmış el dokuması kilim
Çuval: Kıldan veya yünden yapılmış büyük torba
Çömçe: Kepçe
Çüven: Davul tokmağı
Çıkla: Tamamen
Çıkrık: Yünden ip yapmak için kullanılan araç
Çıkın: İçine yiyecek veya diğer eşyaların konulduğu bez parçası.
Çıngı: Kıvılcım
Çıngıl: Dal parçası
Çıra: Çam parçası
Çırpı: Odun kırıntısı
Çıtımık: Menengiç ağacı
Çıtırık: İçi zor çıkan küçük ve sert kabuklu ceviz
Çığırmak: Türkü söylemek

D
Dadanmak: Tiryakisi olmak
Dandik: İşe yaramaz
Darbız: Toprağın tavı
Davar: Keçi
Davış: Ses seda
Daylak: Tülü devenin erkeği – dişi deveye de daylak deniliyor
Dayramak: Gerilmekten deforme olmak
Dağnemek: Etrafı kolaçan etmek
Demin: Az önce
Demirçik: Ormana ağacı
Demlik: Sürekli
Dene: Tahıllar, baklagiller ve bitki tohumları
Depgi: Deri çökeleği yapımında kullanılan araç
Depik: Tekme
Devlikigün: Ertesi gün
Deşirmek: Toplamak
Dilber: Güzel
Dinelmek: Ayakta durmak
Dokurcun: Dokuztaş
Dombalak: Takla
Dulda: Rüzgâr esmeyen kuytu yer
Dutmaç: Az pişmiş bazlama
Dölek: Düz arazi
Döş: Göğüs
Dıkılmak: Girmek
Dıkız: Çok dolu
Dışlık: Moral
Dışlığı gelmemek: Canı sıkılmak

E
Ebeş: Çirkin, çok sarışın
Efin tefin: Harap olmak, bozulmak
Eke: Keçi
El müslüm seyrine: Çoğunluğa göre hareket etmek
Elefetsiz: Anlamsız
Ellehem: Herhalde
Ellengeç: Yengeç
Ellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaç korumalık
Emlik: Yeni doğmuş koyun keçi yavrusu
Emmi: Amca
Endeze: Araç, aygıt
Enik: Kedi köpek yavrusu
Esbap: Giysi
Esinti: Rüzgâr
Eski: Bir ucu ateşte yanan odun
Essah: Gerçek
Eten: Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp vermeyi sağlayan organ
Evlek: Dönümün dörtte biri
Evlensek: Evlenmek isteyen
Evmek: Acele etmek
Evreğeç: Yufka yapmak için kullanılan yassı oklava
Evsin: Avcılıkta siper alınan yer
Eğrelti: Meşe
Eşgere: Aşikâr besbelli
Eşiklik: Kapı ağzı

F
Fak: Tuzak
Fakı: Hoca
Fallik: Hafif meşrep, oynak kadın
Fanila: İç çamaşırı.
Fedik: Haşlanmış mısır, buğday tanesi
Felfellemek: Şaşırmak, Sendelemek
Feriştah: En iyi
Filteke: Çatal iğne
Firez: Anız
Firik: Yenilecek kıvamda
Fiske: Eski bir aydınlatma aracı
Fistan: Kadın elbisesi
Fitlik fitlik: Paramparça
Fırfırı: Küçük yağmurlama
Fırıştak: Topaç
Fıçı: Varil
Fışgırık: Elde kullanılan ilaçlama aracı

G
Gada: Dert, hastalık, belâ.
Gadasını almak: Belasını almak
Gahirlenmek: Sitem etmek
Galan: Bundan sonra
Galli: Sincap
Galiç: Küçük orak
Gallep: Güvercin
Galp: Hantal
Gamga: Kesilen odunun küçük parçası
Gandak: Büyük çukur
Gandırıkçı: Yalancı
Ganı garrah olmak: Ganimete üşüşmek
Gapcık: Kabuk
Gaplık: Mutfak rafı
Gapıt: Kaban
Gapışmak: Kavga etmek
Garabet: İftira
Garaböcük: Domuz
Garanmak: Suçlamak
Garbi: Batıdan esen yel
Garez: Düşmanlık
Garsambaç: Kar pekmez karışımı yiyecek
Gasıl: Yeşil ekin
Gatık: Ayran
Gavut: Kavrulmuş tahıl unu
Gavırga: Patlamış mısır
Gazel: Kurumuş yaprak
Gelinti: Sonradan gelen
Gem: Harman çıkarmakta kullanılan bir araç
Geviş: Eti yenen hayvanların işkembesindeki yiyeceği tekrar çiğnemesi
Gevmek: Çiğnemek
Gocunmak: Çekinmek
Gompile: Tamamen
Gontak: Araba anahtarı
Goska: Gururlu
Goza: Pamuğun
Gubarmak: Şişmek
Gulle: Bilye, misket
Gulunç: İki omuz arası, sırt
Gurk: Civciv çıkarmış tavuk
Göbelek: Mantar
Göde: Şişman
Gökcek: Güzel, alımlı
Gölük: At, eşek, katır gibi hayvanların ortak adı
Gön: Deri
Göynek: İç gömlek
Göyünmek: Neredeyse yanmak
Göğ: Gök mavisi
Güvermek
Gıcı: Küçük dolu yağışı
Gıdım: Çok az
Gılçık: Ekin başaklarındaki sert ve kıl gibi uzun lif
Gıllik: Küçük
Gırak: Kenar
Gırçarmak: Kötü niyetli olmak
Gısga: Soğan tohumu
Gısıkmak: Sıkışmak
Gıvratma: Döndürerek bükülmüş
Gıyrak: Küçük kum veya toprak parçası
Gıyılgan: Ağaçtan batıcı, delici küçük parça
Gızınmak: Isınmak

H
Hacet: Herhangi bir şey için gerekli olma
Hakına: Yavrulamamış keçi
Halaka: Gezmek
Halvet: Tenhaya çekilme
Hamaylı: Muska
Hambalis: Aşılı yaban mersini
Hampasına binmek: Üzerine yüklenmek
Hapban: Kuş ve fare tutmak için yapılan kapan
Har: Defne
Haral: Büyük çuval
Hardalatsız: Biçimsiz
Haris: Kıskanç
Hartlap: Kocayemiş
Hasbihal: Dertleşme
Hayma: Damlarda asma dallarının toplandığı çardak
Haçan: Ne çabuk
Haşat: Darmadağınık, bitkin, yorgun
Haşventi: Humus olamamış ağaç kalıntısı
Heba: Ziyan olmak
Hebil: Sarmaşık
Heder: Boşa gitme, ziyan olma
Helik: Küçük taş parçası
Helke: Kulplu su kabı
Herif: Bey, erkek
Hezaran: Binlerce
Holluğu inmek: Hevesi gitmek
Holungu: Büyük sopa
Hombul: Omuz
Hopuna almak: Sırtına almak
Horanta: Aile
Hoyuk: Korkuluk
Hoşur: Değersiz, kaba, bayağı
Hu: Samanlık
Huysukmak: Tehlike sezinlemek
Huzulu masraf: Gereksiz harcama
Hödüm: Yara, bere,
Hölümek: Tohumu sulandırıp karıştırmak
Hörtük: İşe yaramaz
Hıdaksıramak: Sürekli rahatsız etmek
Hıllangaç: Salıncak
Hıllınmak: Sallanmak
Hıltan: Çöpleri kürdan olarak kullanılan bir ot
Hımbıl: Bir çeşit oyun
Hınıs: Pinti
Hırtık: Eklem yerlerinin kayması, zedelenmesi
Hıta: Acur
Hızman: Çiriş kökünden yapılan, saklama kabı
Hışı çıkmak: Çok yorulmak

I
Ihmak: Diz çökmek
Ihtı: Soğuktan korunaklı yer
Irgalamak: İlgilendirmek.
Ismarıç: Sipariş
Istar: Kilim tezgâhı
Ivır zıvır: Önemsiz şeyler
Işkın: Filiz
Işımak: Şafak sökmesi

İ
İbili: İbibik kuşu
İkirciklenmek: Şüphelenmek
İkrar: Söz vermek
İncik. Topuğun az üstü
İriçgil: Sucuk
İt kılı postal bağı: Gereksiz, önemsiz
İvcik: Sakince

K
Kada: Kaza, bela
Kadana: At
Kadem: Ayak, adım
Kakılı: Çok
Kaltak: Semer, eyer
Kamalak: Sedir ağacı
Kanı garrah olmak: Yağmalamak
Kapsalık: Ağıl kapısı
Karamet: İftira
Katık: Ayran
Kavil yeri: Buluşma yeri
Kaçambak: Mısır unundan yapılan yiyecek
Kehni: Kazma
Kekil: Kâkül
Kekre çalmak: Tadının acıya yakın olması
Kele: Kadınlar için kullanılan hitap şekli
Kelep: Büyük iplik çilesi
Keleş: Güzel
Kelle: Kesilmiş kafa
Kemçik: Alt çenesi çıkık ve üst çenesi içeriye çökmüş gibi duran
Kemçinmek: Öykünmek
Kenef: Tuvalet
Kenger: Dikendi bir bitki
Kepmek: Yıkılmak
Kertiş: Kertenkele
Kerçine getmek: Ters davranmak:
Keskenmek: El kaldırmak
Kesme: Meşe türü bir ağaç
Kevmek: Yenmek
Keçe: Yünden ve tüyden yapılmış kalın kumaş
Keşkere: El arabası
Kilden: Su tası
Kildirmek: Fırlatmak
Kirkit: Kilim dokunan demir alet
Kirmen: İp eğirme aracı
Kirtik: Sabunun en küçük hali
Kodaman: Para ya da makam sahibi insanlar için alay yollu bir ifade
Kolan: Kıldan yapılmış yassı ip
Konalga: Konak yeri
Koytarmak: Boşaltmak
Koğlamak: Dedikodu
Kunnamak: Doğurmak
Kurk: Civcivli tavuk
Kuytu: Tenha
Kuşluk vakti: Güneş doğduktan sonra
Kömbe: Külde pişirilen mayasız çörek
Könçek: Uzun paçalı don
Köre: Demirci aleti
Köre: Karınca yuvası
Körmen: Sarımsak çeşidi
Körpe: Taze
Kösgelmek: Yaslanmak
Köynek: Gömlek
Külek: Tahta kova
Küncü: Susam
Kımıldamak: Kıpır kıpır etmek
Kıraç: Verimsiz toprak
Kırfacan: Katliam
Kırklık: Koyun keçi kırpma makası
Kırkmak: Koyun keçi kırpmak
Kısmık: Eli sıkı, cimri, pinti
Kıvı: Hücum
Kıymık: diken gibi, çok küçük ve sivri ağaç parçası
Kıytırık: Değersiz
Kızzan: Kedi ve köpeğin çiftleşme zamanı

L
Laylon: Römork
Laylon: Plastik malzeme
Lemerme: Nemlenme
Lepe: Tahıl yemeği
Lo: Taş silindir
Loş: Düğün yemeği
Löküs: Gaz lambası

M
Ma: Uzun ağaç
Malamat: Rezil, kepaze
Maldan: Taş duvar
Mangılı batmak: Adı unutulmak
Manık: Kedi yavrusu
Maraz: Hastalık
Mavra: Sohbet
Maytab: Şaka
Mağrıp: Batı
Maşakat: Uğraş
Maşrık: Doğu
Mecal: Dinçlik
Meke: Mısır
Melefe: Yorganın astarı.
Menfez: Selin yolu bozmaması için, yolun altından geçen beton boru
Mertek: Yontulmuş ince uzun ağaç
Meses: Uzun değnek
Mezda: Köknar
Mintan: Gömlek
Mitil: Yatak, yorgan eskisi
Motur: Traktör
Mucuk: Küçük sinek
Murt: Yaban mersini
Musmul: İslami usule göre kesilmiş
Muşamba: Naylon
Mürdün: Kapı kapatılan ağaç.
Müşteri: Alıcı
Mık: Çivi
Mıkıs: Cimri

N
Namazla: Seccade
Namtı: Bıçağın demir kısmı
Nişe: Buğdayın özü

O
Ocaklık: Şömine
Okuntu: Davetiye
Omusilli: Çok güzel
Omuzla: Kalın odun
Oynaş: Yasak aşk yaşayan

Ö
Ölmesek: Çok zayıf, cılız
Örklemek: Hayvanı ot yiyebilecek biçimde uzun bir iple bağlamak.
Örme: Kıldan yapılmış urgan
Örtme: Evin önü
Öteberi: İhtiyaç malzemeleri

P
Paldın: Semerini atın vücuduna bağlayan kuşak
Palıt: Palamut
Pampal: Gelincik çiçeği
Pança: Avuç
Papel: Kâğıt para
Parka: Kaban
Patanç: Bacak arası
Peder: Baba
Peş: Arka
Peşkir: Havlu
Pinnik: Kümes
Pola: Yuvadaki son yumurta
Polim: Entrika
Pontil: Pantolon
Puhara: Baca
Pus: Sis
Pür: Köknar dalı
Püren: İğne yapraklı bir maki türü
Pürçek: Kurumuş çam yaprağı
Pürçük: Tohumun ucu
Püsü: Kedi
Pırnal: Bir ağaç türü
Pırtmak: Yuvasından çıkmak
Pırtı: Giysi
Pıslanpatır: Saklambaç oyunu
Pısmak: Saklanmak
Pıtık: Ardıç türü bodur bir ağaç

R
Reyha: Koku

S
Sabı: Küçük çocuk
Sakga: Kene
Sakna: Kabuklu tohum
Sapak: Tali yol
Saplıcan: Zatürre
Sarat: Büyük kalbur
Sarkanak: Peynir mayalamakta kullanılan eti yenen hayvanların bir iç organı
Savan: Günlük kullanım için dokunmuş kilim
Savışmak: Geçip gitmek
Sağdıç: Düğünde damadın kılavuzu
Sağmal: Sütü sağılan hayvanlar
Seklem: Yarıya yakın
Selamet: Kurtuluş
Selinti: Sel ile gelen
Sepedi Seyrek: olur olmaz konuşan
Sergi: Yere serilen halı, kilim, yolluk…
Seyirtmek: Koşmak
Siftimek: Ayıklamak
Sikke: Demir kazık
Sille: Tokat
Simsar: Arabulucu
Sinmek: Hedef küçülterek, avına yaklaşmak
Sival: Sorgu
Sokum: Dürüm
Soyka: Ölünün üzerinden çıkan giysi
Soğukluk: Semizotu
Söbe: Daire, elips
Sömelek: Kundaktaki bebek
Söykenmek: Yaslanmak, destekli oturmak
Südük: Soy, nesil anlamında
Sülük: Salyangoz
Sündük: Her şey el uzatıp hepsinden isteyen
Süngüç: İşaret parmağı ile başparmak arasındaki uzaklık
Sünmek: Uzamak
Sürek: Sürülmüş tarla
Süven: Küçük ağaç direk
Süyük: Çatının uç noktası
Sıfat: Surat, sima
Sıkkın: Parasız
Sıklat: Bunaltıcı hava
Sırtarmak: Sürekli gülmek
Sırıtmak: Gülümsemek

Ş
Şahbaz: Becerikli, çabuk
Şakıldak: Su değirmeninde dönen taşın üzerindeki araç
Şaplak: Tokat
Şar: Şehir
Şek: Ters
Şelek: Yük
Şerbet: Tatlandırılmış meyve suyu
Şif: Pamuk kabuğu
Şifan: Yulaf
Şinik: Sekiz kiloluk tahıl ölçeği
Şire: Tatlı
Şivşirmek: Kışkırtmak
Şor: Söz, lâf
Şılınga: Enjektör

T
Taka: Bir çeşit kamelya
Tamahkâr: Tenezzül eden
Taman: Az önce
Tamaş etmek: Seyretmek
Tandır: Üzerinde çörek pişirilen yassı taş
Tantana: Boş laf
Tarpadan: Aniden
Tavatır: Güzel
Tavlak: Kavuğu soyulmuş ceviz
Tavlamak: Umut vererek inandırmak, kandırmak
Taşgala: Alay etmek
Tebdili şaşmak: şaşırmak
Teberik: Türünün son örneği
Teke kısırı: Oğlağı olmayan hakına görünümlü keçi
Telef: Ölmek mahvolmak
Teleme: Sütten yapılan yumuşak bir peynir
Temaşa etmek:
Tenbih: Öğüt
Tengi terezi: Düzenli, ucu ucuna
Terki: Eyerin arka bölümü
Teserleme: Örnek verme
Tetiri: Sumak ağacı
Tevek: Üzüm bağı
Tevir: Çeşit
Tezmek: Yolunu kaybetmek
Teşt: Leğen
Tinkmek: Sekmek
Tintirik: Fiske
Tirşik: Yabani pancar yemeği
Tokaç: Çamaşır yıkarken kullanılan sopa
Topak: Yuvarlak - Küre
Tor: Acemi
Tosbağa: kaplumbağa
Toscu: Değirmenci
Tuluk: Bütün olarak çıkarılan ve kap olarak kullanılan koyun, keçi ve sığır derisi, tulum
Tuman: Giysi
Tumdurmak: Suya batırmak
Turaç: Çukurova’ya özgü ötücü bir kuş
Tusbağa: Kaplumbağa
Tutma: Yanaşma
Tülek: Tüyünü değiştiren hayvan
Tülemek: Tüy değiştirmek
Tütsü: Duman çıkarma
Tıfıl: Ufak tefek, zayıf kimse
Tımar: Hayvan terbiyesi
Tınsırık: Hapşırmak
Tıraka: Hamağı yatılabilir duruma getirebilmek
Tırampa: Değiş-tokuş
Tırasa: Kariyer
Tırık: Küçük piliç
Tırıp: Bol miktarda
Tırıs: Atın koşarcasına gitmesi
Tırşık: Yemeği yapılan, ekşi tatta bir ot

U
Ufra: Hamura kıvam veren un
Ulama: Bezden dokunmuş yolluk
Umsuluk: Bunalmak
Urum: Batı
Urup: Çeyrek
Urupla: Çeyrek şinik
Usukmak: Akıllanmak
Usul: Yavaş
Uyluk: Bacak
Uz: Sessiz, yavaş
Uğrun: Gizli saklı

Ü
Ümük: Gırtlak
Ütmek: Yenmek

V
Velvele: Ortalığı karıştırmak
Vıttırı vızzık: Önemsiz
Vıykırmak: Bağırmak
Vızzık: İzmarit

Y
Yaba: Saman atmakta kullanılan tahta kürek
Yadırgı: Yabancı
Yalak: Su biriken çukur
Yalbırdak: Yarı çıplak
Yalpalamak: Sağa sola savrulmak
Yanaz: Aykırı hareket eden
Yansılamak: Öykünmek
Yartnak: Tomruktan balta ile yarılarak yapılan kaba tahta
Yasdı: Düz
Yazı: Tarla, ova
Yağlık: Eşarp
Yekinmek: Ayağa kalkmak
Yel: Rüzgâr
Yemşen: Yemişleri olan yabani bir ağaç
Yetik: Olgunlaşmış
Yitik: Kayıp
Yiğdiş: Onanmış
Yolak: Patika, dağ yolu
Yolum kırağı: Yolun kenarı
Yonga: Kesilen, yontulan ağaçlardan çıkan parça
Yontmak: Düzeltmek
Yoz: Kuzusu olmayan koyun
Yozlak: Doğurması yakın hayvan
Yufka: İnce
Yuka: Derin olmayan
Yumak: Yuvarlak biçimde sarılmış iplik
Yumulmak: Kapanmak
Yumuş: Emir
Yumuş: İş yaptırma isteği
Yunak: Çamaşır
Yunmak: Yıkanmak
Yuvanta: Dışarıdan gelen
Yörep: Eğimli yer
Yüklük: Yatak konulan yer
Yülemek: Bilelemek
Yılışmak: Gülümsemek

Z
Zabıt: Tutanak
Zahar: Galiba
Zavar: Değişik tahıllardan öğütülmüş hayvan yemi
Zavır: Paylama, azar
Zavırlamak: Kızmak
Zemheri: Karakış
Zibidi: Boşuna gezen
Zibil: Hayvan gübresi
Zibillik: Havan dışkılarının döküldüğü yer, küllük
Zifir: Yağ lekesi
Zillemek: Çimlenmek
Zincar: Dikenlik
Ziv ziv: Boşu boşuna
Ziynakıl getmek: Yorgunluktan uyuyakalmak
Zobu: İşe yaramaz
Zomzalak: Ağaç türü
Zopur: Aniden gelip geçen yağmur
Zopzopu: Hoyratça hareket eden genç
Zorlu olmuş: Güzel olmuş
Zorsunmak: Erinmek
Zubun: Şalvara benzer giyecek
Zumzuk: Yumruk
Zurba: Küme, grup
Zıbarmak: Ölmek
Zıbın: Kadınların giydiği etek ya da uzun elbise
Zıkkım: Ağı, zehir
Zırnık: Çok az
Zıypınmak: Kaymak

...
Ahmet Gürlek

Ahmet Gürlek
Kayıt Tarihi : 4.5.2022 15:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ahmet Gürlek
    Ahmet Gürlek

    Kadirli Yöresi Yerel Sözlük III (Güncel)

    A
    Abara: Tavan arası
    Acar: Yeni
    Acışmak: Acımak
    Adı batasıca: Domuz
    Ağıl: Tarla veya bahçeler arasında çalılardan örülmüş duvar
    Ağız: Hayvanların yavruladıktan sonraki ilk sütü
    Akaba: Engebeli
    Alaf: Sıcak havanın esintisi
    Alağbak: Alakarga
    Alamençik: Bir kuş türü
    Alaz: Dağlamak
    Alkış verme: Dua etme
    Anaç: Yumurtası olan kuş türleri
    Anarya: Geri
    Andaç: Hatıra, ata yadigârı
    Annaç: Karşı
    Appak: Bembeyaz
    Arısili: Çok temiz
    Aşıt: Tenha
    Aşkar: Kuyrugu ve yelesi siyah, beyaz renkli at.
    Avara: İşi gücü olmayan
    Avarlık: Bostan
    Ayak ekiştirmek: Geç kalmak
    Ayakyolu: Tuvalet
    Ayaz: Kuru soğuk
    Ayın aceri: Ay takvimine göre, ayın birinden ayın on dördüne kadar olan günler
    Ayın esgisi: Ay takvimine göre, ayın on dördünden sonraki günler ise ayın eskisidir
    Azık: Yol yiyeceği

    B
    Bağır: Göğüs, sine
    Bağlağ: Su değirmenini çalıştırıp durdurmaya yarayan düzenek
    Bakraj: At yükü
    Banbıl: Bir çeşit böcek
    Baraka: Basit ev
    Başak: Tahıl ve meyveleri devşirdikten sonra geriye kalan döküntüler.
    Başı esik: Tam dolmayan
    Bayaktan: Az önce
    Bayır: Yokuş
    Baz: Şahinin dişisi
    Bazlama: Sacda pişen bir çeşit yufka
    Behrinde: O günün şartlarında
    Belik: Saç örgüsü.
    Bellemek: Öğrenmek
    Beşirik: Yetenek
    Bezdirme: Közde pişen hamur çöreği
    Bezi: Ekmeklik hamur.
    Bıçgı: Testere
    Bıldır: Geçen sene
    Bılız: Kısa boylu, ufak yapılı
    Bibi: Hala
    Bider: Tohum
    Bissahal: Az sonra
    Bişme: Sebze yemeği
    Bişşek: Yayık tokmağı
    Bocit: Sürahi
    Boğnak: Sağnak, şiddetli yağmur
    Bor: Sürülmemiş toprak
    Boyunduruk: Öküzlerin boynuna takılan boyunluk
    Boz: Kül rengi
    Böcük: Küçük böcek
    Bögü: Behirli örümcek
    Börk: Örgü şapka
    Börtmek: Sıcaktan çok etkilenmiş olmak
    Budak: Ağaç gövdesinde birazı kalmış dal parçası
    Buncağız: Bu kadarcık
    Bunsukmak: Tozdan dumandan nefesi daralmak
    Burgu: Matkap.
    Bük: Sulak makilik alan
    Büvelek: Bir çeşit sinek
    Büvet: Büyük su birikintisi

    C
    Calak: Evlerde el yüz yıkanan yer
    Camız: Manda
    Cangama: Ağız dalaşı, söz kavgası.
    Cardın: Büyük fare
    Carse: Bir kumaş türü
    Cascavlak: Üryan, çıplak
    Celfin: Yumurtlamamış tavuk
    Cemkirmek: Bağırmak
    Cere: Kulplu testi
    Cerek: Çadır kurmada kullanılan uzun ağaç
    Ceyran: Elektrik
    Cezim: Başına bir iş gelmek, hastalanmak
    Cıba: Domuz yavrusu
    Cıkıl: Metal para
    Cılk. Bozulmuş yumurta
    Cıllıcı: Kavgacı, oyunbozan
    Cıllımak: Oyunbozanlık yapmak
    Cıncık: Cam parçası
    Cıngar: Kavga
    Cırcır: Fermuar
    Cırlavuk: Ağustos böceği
    Cırnak: Tırnak
    Cırtık: Çalı çiziği
    Cıvık: Koyuluğu azalmış, gereğinden fazla sulandırılmış olan,
    Cibik: Köşe
    Cilkes: Tamamen
    Cilpirti: Dallarından çalı süpürgesi yapılan bir ağaç
    Cingar: Kavga
    Civcik: Geveze, dedikoducu
    Culuk: Hindi
    Cuvara: Sigara
    Cücük: Ciciv
    Cüllük: Hartlap meyvesi

    Ç
    Çağıl: Taş birikintisi
    Çalkamaç: Ayran.
    Çaman: Közde pişmiş et
    Çandır: Melez
    Çapıt: Bez
    Çarık: Topuğuna basılmış ayakkabı
    Çarpana: Sapan yapılan deri
    Çavmak: Hedef sapması
    Çaygara: Çay kenarındaki pınar
    Çebiç: İki yaşında erkek oğlak
    Çeç: Samanla karışık, kalburdan geçirilmemiş tahıl yığını.
    Çekişmek: Ağız kavgası
    Çelme: Ayak takıp düşürmek
    Çeltik: Pirinç
    Çemremek: Giysinin kollarını dirseğe kadar katlamak
    Çenet: Tohumun çatlayıp ikiye açılan kabuğu
    Çepel: Bulaşık
    Çeten: Römork ilavesi
    Çetil: Fide, fidan
    Çığırmak: Türkü söylemek
    Çıkın: İçine yiyecek veya diğer eşyaların konulduğu bez parçası.
    Çıkla: Tümüyle
    Çıkrık: Yünden ip yapmak için kullanılan araç
    Çıngı: Kıvılcım
    Çıngıl: Dal parçası
    Çıra: Çam parçası
    Çırpı: Odun kırıntısı
    Çıtımık: Menengiç ağacı
    Çıtırık: Birbirine girmiş, dolaşık, karışık.
    Çiğir: Patika
    Çileli: Besili
    Çimmek: Banyo yapmak
    Çinçik: Serçe
    Çinke: Sağlam taş
    Çiriş: Pırasaya benzer otsu bir bitki
    Çisemek: Tam pişmemiş
    Çitil: Fidan ya da sebze fidesi
    Çomça: Kepçe
    Çont: Eli kolu engelli
    Çortmuk: Ucu sivri delici veya batıcı büyükçe ağaç parçası
    Çotul: Ağaç ile dalın birleştiği yer
    Çömçe: Kepçe
    Çul: Kılından yapılmış el dokuması kilim
    Çuval: Kıldan veya yünden yapılmış büyük torba
    Çüven: Davul tokmağı

    D
    Dadanmak: Tiryakisi olmak
    Dağnemek: Etrafı kolaçan etmek
    Dandik: İşe yaramaz
    Darbız: Toprağın tavı
    Davar: Keçi
    Davış: Ses seda
    Daylak: Tülü devenin erkeği – dişi deveye de daylak deniliyor
    Dayramak: Gerilmekten deforme olmak
    Demin: Az önce
    Demirçik: Ormana ağacı
    Demlik: Sürekli
    Dene: Tahıllar, baklagiller ve bitki tohumları
    Depgi: Deri çökeleği yapımında kullanılan araç
    Depik: Tekme
    Deşirmek: Toplamak
    Devlikigün: Ertesi gün
    Dıkılmak: Girmek
    Dıkız: Çok sıkıştırılmış, bastırılmış, dolu, sıkı, sıkışık
    Dışlığı gelmemek: Canı sıkılmak
    Dışlık: Moral
    Dilber: Güzel
    Dinelmek: Ayakta durmak
    Dokurcun: Dokuztaş
    Dombalak: Takla
    Dölek: Düz arazi
    Döş: Göğüs
    Dulda: Rüzgâr esmeyen kuytu yer
    Duluk: Yüz, yüzün şakak ile çene arasındaki yanı, yanak
    Dunukmak: Bir yerde takılı kalmak.
    Dutmaç: Az pişmiş bazlama

    E
    Ebeş: Çirkin, çok sarışın
    Efin tefin: Harap olmak, bozulmak
    Eğrelti: Meşe
    Eke: Keçi
    El müslüm seyrine: Çoğunluğa göre hareket etmek
    Elefetsiz: Anlamsız
    Ellehem: Herhalde
    Ellengeç: Yengeç
    Ellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaç korumalık
    Emiştirmek: Koyunların kuzuları emzirmesi
    Emlik: Ana sütü emmekte olan
    Emmi: Amca
    Endeze: Araç, aygıt
    Enik: Kedi köpek yavrusu
    Entari: Tek parçalı kadın giysisi.
    Esbap: Giysi
    Esinti: Rüzgâr
    Eski: Bir ucu ateşte yanan odun
    Essah: Gerçek
    Eşgere: Aşikâr besbelli
    Eşiklik: Kapı ağzı
    Eten: Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp vermeyi sağlayan organ
    Evham: Temelsiz kaygı, kuşku
    Evlek: Dönümün dörtte biri
    Evlensek: Evlenmek isteyen
    Evmek: Acele etmek
    Evran: Devasal boyutlardaki yılan
    Evreğeç: Yufka yapmak için kullanılan yassı oklava
    Evsin: Avcılıkta siper alınan yer

    F
    Fak: Tuzak
    Fakı: Hoca
    Fallik: Hafif meşrep, oynak kadın
    Fanila: İç çamaşırı.
    Farız: Kurnaz.
    Fedik: Haşlanmış mısır, buğday tanesi
    Feldirdemek: Titremek
    Felfellemek: Şaşırmak, Sendelemek
    Feriştah: En iyi
    Fıçı: Varil
    Fırfırı: Küçük yağmurlama
    Fırıştak: Topaç
    Fışgırık: Elde kullanılan ilaçlama aracı
    Filteke: Çatal iğne
    Firez: Anız
    Firik: Yenilecek kıvamda
    Fiske: Eski bir aydınlatma aracı
    Fistan: Kadın elbisesi
    Fitlik fitlik: Paramparça
    Fola: Belirli bir yerin ortası
    Fütur: Kaygı

    G
    Gada: Dert, hastalık, belâ.
    Gadasını almak: Belasını almak
    Gahirlenmek: Sitem etmek
    Galan: Bundan sonra
    Galiç: Küçük orak
    Gallep: Güvercin
    Galli: Sincap
    Galp: Hantal
    Gamga: Kesilen odunun küçük parçası
    Gandak: Büyük çukur
    Gandırıkçı: Yalancı
    Ganı garrah olmak: Ganimete üşüşmek
    Gapcık: Kabuk
    Gapışmak: Kavga etmek
    Gapıt: Kaban
    Gaplık: Mutfak rafı
    Garabet: İftira
    Garaböcük: Domuz
    Garanmak: Suçlamak
    Garbi: Batıdan esen yel
    Garez: Düşmanlık
    Garsambaç: Kar pekmez karışımı yiyecek
    Gasıl: Yeşil ekin
    Gatık: Ayran
    Gavırga: Patlamış mısır
    Gavut: Kavrulmuş tahıl unu
    Gazel: Kurumuş yaprak
    Gelinti: Sonradan gelen
    Gem: Harman çıkarmakta kullanılan bir araç
    Geviş: Eti yenen hayvanların işkembesindeki yiyeceği tekrar çiğnemesi
    Gevmek: Çiğnemek
    Gevrek: Kolayca kırılıp ufalanan.
    Gıcı: Küçük dolu yağışı
    Gıdım: Çok az
    Gılçık: Ekin başaklarındaki sert ve kıl gibi uzun lif
    Gıllik: Küçük
    Gırak: Kenar
    Gırçarmak: Kötü niyetli olmak
    Gısga: Soğan tohumu
    Gısıkmak: Sıkışmak
    Gıvratma: Döndürerek bükülmüş
    Gıyılgan: Ağaçtan batıcı, delici küçük parça
    Gıyrak: Küçük kum veya toprak parçası
    Gızınmak: Isınmak
    Gocunmak: Çekinmek
    Gompile: Tamamen
    Gontak: Araba anahtarı
    Goska: Gururlu
    Goza: Pamuğun
    Göbelek: Mantar
    Göcek: Bir karış boyundaki ekin
    Göde: Şişman
    Göğ: Gök mavisi
    Gökcek: Güzel, alımlı
    Gölük: At, eşek, katır gibi hayvanların ortak adı
    Gön: Deri
    Göynek: İç gömlek
    Göyünmek: Neredeyse yanmak
    Gubarmak: Şişmek
    Gulle: Bilye, misket
    Gulunç: İki omuz arası, sırt
    Gurk: Civciv çıkarmış tavuk
    Güvermek

    H
    Hacet: Herhangi bir şey için gerekli olma
    Haçan: Ne çabuk
    Hakına: Yavrulamamış keçi
    Halaka: Gezmek
    Halvet: Tenhaya çekilme
    Hamaylı: Muska
    Hambalis: Aşılı yaban mersini
    Hampasına binmek: Üzerine yüklenmek
    Hapban: Kuş ve fare tutmak için yapılan kapan
    Har: Defne
    Haral: Büyük çuval
    Hardalatsız: Biçimsiz
    Haris: Kıskanç
    Hartlap: Kocayemiş
    Hasbihal: Dertleşme
    Haşat: Darmadağınık, bitkin, yorgun
    Haşventi: Humus olamamış ağaç kalıntısı
    Hayma: Çardak
    Heba: Ziyan olmak
    Hebil: Sarmaşık
    Heder: Boşa gitme, ziyan olma
    Helik: Küçük taş parçası
    Helke: Kulplu su kabı
    Herif: Bey, erkek
    Herkildek: Kötü huylu.
    Hezaran: Binlerce
    Hıdaksıramak: Sürekli rahatsız etmek
    Hıllangaç: Salıncak
    Hıllınmak: Sallanmak
    Hıltan: Çöpleri kürdan olarak kullanılan bir ot
    Hımbıl: Bir çeşit oyun
    Hınıs: Pinti
    Hırtık: Eklem yerlerinin kayması, zedelenmesi
    Hışı çıkmak: Çok yorulmak
    Hıta: Acur
    Hızman: Çiriş kökünden yapılan saklama kabı
    Holluğu inmek: Hevesi gitmek
    Holungu: Büyük sopa
    Hombul: Omuz
    Hopuna almak: Sırtına almak
    Hopur: Ormandan açılmış tarla
    Horanta: Aile eşrafı
    Hortlak: Halk arasında ölen birinin mezarından çıkıp dolaşması.
    Hoşur: Değersiz, kaba, bayağı
    Hoyuk: Korkuluk
    Hödüm: Yara, bere,
    Hölümek: Tohumu sulandırıp karıştırmak
    Hörrük: Övüngen.
    Höşür: Uçurum
    Hu: Samanlık
    Huysukmak: Tehlike sezinlemek
    Huzulu masraf: Gereksiz harcama

    I-İ
    İbili: İbibik kuşu
    Iğranmak: Sağa sola dönüp durmak
    Ihmak: Diz çökmek
    Ihtı: Soğuktan korunaklı yer
    İkirciklenmek: Şüphelenmek
    İkrar: Söz vermek
    İlenmek: Bir kimse için kötü dilekte bulunmak.
    Ilmık: Yeni filiz durumundaki ekin.
    İncik. Topuğun az üstü
    İpil ipil etmek: Hızlı hızlı yanıp sönmek
    Irgalamak: İlgilendirmek.
    İriçgil: Sucuk
    İriktirme: İrkme, biriktirme.
    Ismarıç: Sipariş
    Istar: Kilim tezgâhı
    Işımak: Şafak sökmesi
    Işkın: Filiz
    İşmar: El, göz, kaş ya da başla yapılan işaret.
    İt kılı postal bağı: Gereksiz, önemsiz
    İvcik: Sakince
    Ivır zıvır: Önemsiz şeyler

    K
    Kaçambak: Mısır unundan yapılan yiyecek
    Kada: Kaza, bela
    Kadana: At
    Kadem: Ayak, adım
    Kakılı: Çok
    Kaltak: Semer, eyer
    Kamalak: Sedir ağacı
    Kanı garrah olmak: Yağmalamak
    Kapsalık: Ağıl kapısı
    Karamet: İftira
    Katık: Ayran
    Kavil yeri: Buluşma yeri
    Keçe: Yünden ve tüyden yapılmış kalın kumaş
    Kehni: Kazma
    Kekil: Kâkül
    Kekre: Tadı ekşimsi, buruk ve acımtırak olan
    Kele: Kadınlar için kullanılan hitap şekli
    Kelep: Büyük iplik çilesi
    Keleş: Güzel
    Kelle: Kesilmiş kafa
    Kemçik: Alt çenesi çıkık ve üst çenesi içeriye çökmüş gibi duran
    Kemçinmek: Öykünmek
    Kenef: Tuvalet
    Kenger: Dikendi bir bitki
    Kepir: Verimsiz toprak
    Kepmek: Yıkılmak
    Kerçine Konuşmak: Kinayeli konuşmak, eleştirmek
    Kertiş: Kertenkele
    Kese: Kestirme yol
    Keskenmek: El kaldırmak
    Kesme: Meşe türü bir ağaç
    Keşkere: El arabası
    Kevmek: Yenmek
    Kılavlamak: Bileylemek
    Kımık: Küçük
    Kımıldamak: Kıpır kıpır etmek
    Kıraç: Verimsiz toprak
    Kırfacan: Bozguna uğramış
    Kırfacan: Katliam
    Kırklık: Koyun keçi kırpma makası
    Kırkmak: Koyun keçi kırpmak
    Kısmık: Eli sıkı, cimri, pinti
    Kıvı: Hücum
    Kıyılgan: Çok küçük, ince ve sivri uçlu ağaç parçası.
    Kıymık: diken gibi, çok küçük ve sivri ağaç parçası
    Kıytırık: Değersiz
    Kızzan: Kedi ve köpeğin çiftleşme zamanı
    Kilden: Su tası
    Kildirmek: Fırlatmak
    Kirkit: Kilim dokunan demir alet
    Kirmen: İp eğirme aracı
    Kirmen: Yünden ip eğirmeye yarayan araç
    Kirtik: Sabunun en küçük hali
    Kodaman: Para ya da makam sahibi insanlar için alay yollu bir ifade
    Koğlamak: Dedikodu
    Kolan: Kıldan yapılmış yassı ip
    Konalga: Konak yeri
    Koytarmak: Boşaltmak
    Kömbe: Külde pişirilen mayasız çörek
    Könçek: Uzun paçalı don
    Köre: Demirci aleti
    Köre: Karınca yuvası
    Körmen: Sarımsak çeşidi
    Körpe: Çok taze
    Kösengi: Ocakta yana yana kısalmış odun parçası
    Köskelmek: Yaslanarak oturmak
    Köten. Traktöre takılan pulluk.
    Köynek: Gömlek
    Kubarmak: Dayılanmak
    Kulunç: Vücudun sırt bölgesi, iki kürek kemiği arası.
    Kunnamak: Doğurmak
    Kurk: Civcivli tavuk
    Kuşluk vakti: Güneş doğduktan sonra
    Kuytu: Tenha
    Külek: Tahta kova
    Külemek: Hayvanın ayaklarını bağlayıp kaçamaz duruma getirmek.
    Küncü: Susam
    Küren: Hayvan sürüsü
    Kürtün: Rüzgârın etkisiyle kuytu yerlere toplanmış kar yığını.

    L
    Laylon: Plastik malzeme
    Laylon: Römork
    Lemerme: Nemlenme
    Lepe: Tahıl yemeği
    Lo: Taş silindir
    Loş: Düğün yemeği
    Löküs: Gaz lambası

    M
    Ma: Uzun ağaç
    Mağrıp: Batı
    Malamat: Rezil, kepaze
    Maldan: Taş duvar
    Mangılı batmak: Adı unutulmak
    Manık: Kedi yavrusu
    Maraz: Hastalık
    Marzıman: Erkek eşek
    Maşakat: Uğraş
    Maşrık: Doğu
    Mavra: Sohbet
    Maytab: Şaka
    Mecal: Dinçlik
    Meke: Mısır
    Melefe: Yorganın astarı.
    Menfez: Selin yolu bozmaması için, yolun altından geçen beton boru
    Mertek: Yontulmuş ince uzun ağaç
    Meses: Uzun değnek
    Mezda: Köknar
    Mık: Çivi
    Mıkıs: Cimri
    Mintan: Gömlek
    Mitil: Yatak, yorgan eskisi
    Motur: Traktör
    Mucuk: Küçük sinek
    Murt: Yaban mersini
    Musmul: İslami usule göre kesilmiş
    Muşamba: Naylon
    Mürdün: Kapı kapatılan ağaç.
    Müşteri: Alıcı
    Müzevir: Söz getirip götüren, arabozan

    N
    Namazla: Seccade
    Namtı: Bıçağın demir kısmı
    Nişe: Buğdayın özü

    O
    Ocaklık: Şömine
    Okuntu: Davetiye
    Omusilli: Çok güzel
    Omuzla: Kalın odun
    Oynaş: Yasak aşk yaşayan

    Ö
    Ölçermek: Sönmekte olan odunları ateşe atmak
    Ölmesek: Çok zayıf, cılız
    Örklemek: Hayvanı ot yiyebilecek biçimde uzun bir iple bağlamak.
    Örme: Kıldan yapılmış urgan
    Örtme: Evin önü
    Öteberi: İhtiyaç malzemeleri

    P
    Paldın: Semerini atın vücuduna bağlayan kuşak
    Palıt: Palamut
    Pampal: Gelincik çiçeği
    Pança: Avuç
    Papel: Kâğıt para
    Parka: Kaban
    Patanç: Bacak arası
    Peder: Baba
    Pelik: Parça
    Peş: Arka
    Peşkir: Havlu
    Pırnal: Bir ağaç türü
    Pırtı: Giysi
    Pırtmak: Yuvasından çıkmak
    Pıslanpatır: Saklambaç oyunu
    Pısmak: Saklanmak
    Pıtık: Ardıç türü bodur bir ağaç
    Pinnik: Kümes
    Pola: Yuvadaki son yumurta
    Polim: Entrika
    Pontil: Pantolon
    Puhara: Baca
    Pus: Sis
    Pür: Köknar dalı
    Pürçük: Bitkilerin püskülü yaprakları
    Püren: İğne yapraklı bir maki türü
    Püsü: Kedi

    R
    Reyha: Koku

    S
    Sabı: Küçük çocuk
    Sağdıç: Düğünde damadın kılavuzu
    Sağmal: Sütü sağılan hayvanlar
    Sakga: Kene
    Sakna: Kabuklu tohum
    Sallan seyip: Çobansız, başıboş, darmadağın.
    Sapak: Tali yol
    Saplıcan: Zatürre
    Sarat: Büyük kalbur
    Sarat: Geniş delikli kevgir
    Sarkanak: Peynir mayalamakta kullanılan eti yenen hayvanların bir iç organı
    Savan: Günlük kullanım için dokunmuş kilim
    Savat: Gümüşe kurşunla işlenen nakış
    Savışmak: Geçip gitmek
    Sayrı: Hasta
    Sehil: Kışlık, sıcak memleket.
    Seklem: Yarıya yakın
    Selamet: Kurtuluş
    Selinti: Sel ile gelen
    Sepedi Seyrek: olur olmaz konuşan
    Sepelemek: Çiselemek
    Sergi: Yere serilen halı, kilim, yolluk…
    Seyip: Çobansız, başıboş.
    Seyirtmek: Koşmak
    Sıfat: Surat, sima
    Sıkkın: Parasız
    Sıklat: Bunaltıcı hava
    Sırıtmak: Gülümsemek
    Sırtarmak: Sürekli gülmek
    Sıvazlamak: Okşamak.
    Siftimek: Ayıklamak
    Sikke: Demir kazık
    Sille: Tokat
    Simsar: Arabulucu
    Sinmek: Hedef küçülterek, avına yaklaşmak
    Sinsin: Ateş etrafında oynanan bir halk oyunu
    Sival: Sorgu
    Soğukluk: Semizotu
    Sokum: Dürüm
    Soyka: Ölünün üzerinden çıkan giysi
    Söbe: Oval, elips
    Sömelek: Kundaktaki bebek
    Söykenmek: Yaslanmak, destekli oturmak
    Südük: Soy, nesil anlamında
    Sülük: Salyangoz
    Sündük: Her şey el uzatıp hepsinden isteyen
    Süngüç: İşaret parmağı ile başparmak arasındaki uzaklık
    Sünmek: Uzamak
    Sürek: Sürülmüş tarla
    Süsmek: Tos vurmak
    Süven: Küçük ağaç direk
    Süyük: Çatının uç noktası

    Ş
    Şahbaz: Becerikli, çabuk
    Şakıldak: Su değirmeninde dönen taşın üzerindeki araç
    Şaplak: Tokat
    Şar: Şehir
    Şavkımak: Işık saçmak
    Şek: Ters
    Şelek: Yük
    Şerbet: Tatlandırılmış meyve suyu
    Şılınga: Enjektör
    Şif: Pamuk kabuğu
    Şifan: Yulaf
    Şimbit: Cımbız.
    Şinik: Sekiz kiloluk tahıl ölçeği
    Şire: Tatlı
    Şivşirmek: Kışkırtmak
    Şor: Söz, lâf

    T
    Taka: Bir çeşit kamelya
    Tamahkâr: Tenezzül eden
    Taman: Az önce
    Tamaş etmek: Seyretmek
    Tandır: Üzerinde çörek pişirilen yassı taş
    Tantana: Boş laf
    Tarpadan: Aniden
    Taşgala: Alay etmek
    Taşkala etmek: Dalga geçmek, alaya almak
    Tavatır: Güzel
    Tavlak: Kavuğu soyulmuş ceviz
    Tavlamak: Umut vererek inandırmak, kandırmak
    Tebdili şaşmak: şaşırmak
    Teberik: Türünün son örneği
    Teke kısırı: Oğlağı olmayan hakına görünümlü keçi
    Telef: Ölmek mahvolmak
    Teleme: Sütten yapılan yumuşak bir peynir
    Temaşa etmek:
    Tenbih: Öğüt
    Tengi terezi: Düzenli, ucu ucuna
    Terki: Eyerin arka bölümü
    Teserleme: Örnek verme
    Teşt: Leğen
    Tetiri: Sumak ağacı
    Tevek: Üzüm bağı
    Tevir: Çeşit
    Tezmek: Yolunu kaybetmek
    Tıfıl: Ufak tefek, zayıf kimse
    Tımar: Hayvan terbiyesi
    Tınsırık: Hapşırmak
    Tıraka: Hamağı yatılabilir duruma getirebilmek
    Tırampa: Değiş-tokuş
    Tırasa: Kariyer
    Tırık: Küçük piliç
    Tırıp: Bol miktarda
    Tırıs: Atın koşarcasına gitmesi
    Tırşık: Yemeği yapılan, ekşi tatta bir otsu bitki
    Tinkmek: Sekmek
    Tintirik: Fiske
    Tirşik: Yabani pancar yemeği
    Tokaç: Çamaşır yıkarken kullanılan sopa
    Toklu: 2 yaşında koyun
    Topak: Yuvarlak - Küre
    Tor: Acemi
    Tort:Köpeklerin boynuna takılan çivili halka
    Tosbağa: kaplumbağa
    Toscu: Değirmenci
    Tuluk: Bütün olarak çıkarılan ve kap olarak kullanılan koyun, keçi ve sığır derisi, tulum
    Tuman: Giysi
    Tumdurmak: Suya batırmak
    Turaç: Çukurova’ya özgü ötücü bir kuş
    Tusbağa: Kaplumbağa
    Tutma: Yanaşma
    Tutu: Teminat.
    Tülek: Tüyünü değiştiren hayvan
    Tülemek: Tüy değiştirmek
    Tütsü: Duman çıkarma

    U
    Ufra: Hamura kıvam veren un
    Uğrun: Gizli saklı
    Ulama: Bezden dokunmuş yolluk
    Ulmak: Çürümek
    Umsuluk: Bunalmak
    Urum: Batı
    Urup: Çeyrek
    Urupla: Çeyrek şinik
    Usukmak: Akıllanmak
    Usul: Yavaş
    Uyluk: Bacak
    Uz: Sessiz, yavaş

    Ü
    Ümük: Gırtlak
    Ütmek: Yenmek

    V
    Velvele: Ortalığı karıştırmak
    Vıttırı vızzık: Önemsiz
    Vıykırmak: Bağırmak
    Vızzık: İzmarit

    Y
    Yaba: Saman atmakta kullanılan tahta kürek
    Yadırgı: Yabancı
    Yağlık: Büyük mendil
    Yalak: Su biriken çukur
    Yalbırdak: Yarı çıplak
    Yalım: Alev
    Yalpalamak: Sağa sola savrulmak
    Yanaz: Aykırı hareket eden
    Yansılamak: Öykünmek
    Yartnak: Tomruktan balta ile yarılarak yapılan kaba tahta
    Yasdı: Düz
    Yazı: Ova
    Yazı: Tarla, ova
    Yekinmek: Ayağa kalkmak
    Yekinmek: Ayağa kalkmak
    Yel: Rüzgâr
    Yemşen: Yemişleri olan yabani bir ağaç
    Yetik: Olgunlaşmış
    Yeyni: Hafif
    Yeyni: Hafif
    Yılgın: korkudan sinmiş, gözü korkmuş.
    Yılışmak: Gülümsemek
    Yiğdiş: Onanmış
    Yitik: Kayıp
    Yolak: Patika, dağ yolu
    Yolum kırağı: Yolun kenarı
    Yonga: Kesilen, yontulan ağaçlardan çıkan parça
    Yontmak: Düzeltmek
    Yornuk: Dinlenme
    Yoz: Kuzusu olmayan koyun
    Yozlak: Doğurması yakın hayvan
    Yörep: Eğimli yer
    Yufka: İnce
    Yuka: Derin olmayan
    Yumak: Yuvarlak biçimde sarılmış iplik
    Yumulmak: Kapanmak
    Yumuş: Emir
    Yunak: Çamaşır
    Yunmak: Yıkanmak
    Yuvanta: Dışarıdan gelen
    Yüklük: Yatak konulan yer
    Yülemek: Bilelemek

    Z
    Zabıt: Tutanak
    Zahar: Galiba
    Zavar: Değişik tahıllardan öğütülmüş hayvan yemi
    Zavır: Paylama, azar
    Zavırlamak: Kızmak
    Zemheri: Karakış
    Zıbarmak: Ölmek
    Zıbın: Kadınların giydiği etek ya da uzun elbise
    Zıkkım: Ağı, zehir
    Zırnık: Çok az
    Zıypınmak: Kaymak
    Zıypmak: Kaymak
    Zibidi: Boşuna gezen
    Zibil: Hayvan gübresi
    Zibillik: Havan dışkılarının döküldüğü yer, küllük
    Zifir: Yağ lekesi
    Zillemek: Çimlenmek
    Zincar: Dikenlik
    Zivziv: Boşu boşuna
    Ziynakıl getmek: Yorgunluktan uyuyakalmak
    Zobu: İşe yaramaz
    Zomzalak: Ağaç türü
    Zopur: Aniden gelip geçen yağmur
    Zopzekil: Boylu poslu ama akılsız olan.
    Zopzopu: Hoyratça hareket eden genç
    Zorlu olmuş: Güzel olmuş
    Zorsunmak: Erinmek
    Zubun: Şalvara benzer giyecek
    Zumzuk: Yumruk
    Zurba: Kuş sürüsü
    Zurba: Küme, grup

    Cevap Yaz
  • Ahmet Gürlek
    Ahmet Gürlek

    Kadirli Yöresi Yerel Sözlük II (Güncel)

    A
    Acar: Yeni
    Acışmak: Acımak
    Adı batasıca: Domuz
    Ağıl: Tarla veya bahçeler arasında çalılardan örülmüş duvar
    Ağız: Hayvanların yavruladıktan sonraki ilk sütü
    Akaba: Engebeli
    Alaf: Sıcak havanın esintisi
    Alağbak: Alakarga
    Alamençik: Bir kuş türü
    Alaz: Dağlamak
    Alkış verme: Dua etme
    Anaç: Yumurtası olan kuş türleri
    Anarya: Geri
    Andaç: Hatıra, ata yadigârı
    Annaç: Karşı
    Appak: Bembeyaz
    Arısili: Çok temiz
    Aşıt: Tenha
    Aşkar: Kuyrugu ve yelesi siyah, beyaz renkli at.
    Avara: İşi gücü olmayan
    Avarlık: Bostan
    Ayak ekiştirmek: Geç kalmak
    Ayakyolu: Tuvalet
    Ayaz: Kuru soğuk
    Ayın aceri: Ay takvimine göre, ayın birinden ayın on dördüne kadar olan günler
    Ayın esgisi: Ay takvimine göre, ayın on dördünden sonraki günler ise ayın eskisidir
    Azık: Yol yiyeceği

    B
    Bağır: Göğüs, sine
    Bağlağ: Su değirmenini çalıştırıp durdurmaya yarayan düzenek
    Bakraj: At yükü
    Banbıl: Bir çeşit böcek
    Baraka: Basit ev
    Başak: Tahıl ve meyveleri devşirdikten sonra geriye kalan döküntüler.
    Başı esik: Tam dolmayan
    Bayaktan: Az önce
    Bayır: Yokuş
    Baz: Şahinin dişisi
    Bazlama: Sacda pişen bir çeşit yufka
    Behrinde: O günün şartlarında
    Belik: Saç örgüsü.
    Bellemek: Öğrenmek
    Beşirik: Yetenek
    Bezdirme: Közde pişen hamur çöreği
    Bezi: Ekmeklik hamur.
    Bıçgı: Testere
    Bıldır: Geçen sene
    Bılız: Kısa boylu, ufak yapılı
    Bibi: Hala
    Bider: Tohum
    Bissahal: Az sonra
    Bişme: Sebze yemeği
    Bişşek: Yayık tokmağı
    Bocit: Sürahi
    Boğnak: Sağnak, şiddetli yağmur
    Bor: Sürülmemiş toprak
    Boyunduruk: Öküzlerin boynuna takılan boyunluk
    Boz: Kül rengi
    Böcük: Küçük böcek
    Bögü: Behirli örümcek
    Börk: Örgü şapka
    Börtmek: Sıcaktan çok etkilenmiş olmak
    Budak: Ağaç gövdesinde birazı kalmış dal parçası
    Buncağız: Bu kadarcık
    Bunsukmak: Tozdan dumandan nefesi daralmak
    Burgu: Matkap.
    Bük: Sulak makilik alan
    Büvelek: Bir çeşit sinek
    Büvet: Büyük su birikintisi

    C
    Calak: Evlerde el yüz yıkanan yer
    Camız: Manda
    Cangama: Ağız dalaşı, söz kavgası.
    Cardın: Büyük fare
    Carse: Bir kumaş türü
    Cascavlak: Üryan, çıplak
    Celfin: Yumurtlamamış tavuk
    Cemkirmek: Bağırmak
    Cere: Kulplu testi
    Cerek: Çadır kurmada kullanılan uzun ağaç
    Ceyran: Elektrik
    Cezim: Başına bir iş gelmek, hastalanmak
    Cıba: Domuz yavrusu
    Cıkıl: Metal para
    Cılk. Bozulmuş yumurta
    Cıllıcı: Kavgacı, oyunbozan
    Cıllımak: Oyunbozanlık yapmak
    Cıncık: Cam parçası
    Cıngar: Kavga
    Cırcır: Fermuar
    Cırlavuk: Ağustos böceği
    Cırnak: Tırnak
    Cırtık: Çalı çiziği
    Cıvık: Koyuluğu azalmış, gereğinden fazla sulandırılmış olan,
    Cibik: Köşe
    Cilkes: Tamamen
    Cilpirti: Dallarından çalı süpürgesi yapılan bir ağaç
    Cingar: Kavga
    Civcik: Geveze, dedikoducu
    Culuk: Hindi
    Cuvara: Sigara
    Cücük: Ciciv
    Cüllük: Hartlap meyvesi

    Ç
    Çağıl: Taş birikintisi
    Çalkamaç: Ayran.
    Çaman: Közde pişmiş et
    Çandır: Melez
    Çapıt: Bez
    Çarık: Topuğuna basılmış ayakkabı
    Çarpana: Sapan yapılan deri
    Çaygara: Kaynak suyu
    Çebiç: İki yaşında erkek oğlak
    Çeç: Samanla karışık, kalburdan geçirilmemiş tahıl yığını.
    Çekişmek: Ağız kavgası
    Çelme: Ayak takıp düşürmek
    Çeltik: Pirinç
    Çenet: Tohumun çatlayıp ikiye açılan kabuğu
    Çepel: Bulaşık
    Çeten: Römork ilavesi
    Çetil: Fide, fidan
    Çığırmak: Türkü söylemek
    Çıkın: İçine yiyecek veya diğer eşyaların konulduğu bez parçası.
    Çıkla: Tümüyle
    Çıkrık: Yünden ip yapmak için kullanılan araç
    Çıngı: Kıvılcım
    Çıngıl: Dal parçası
    Çıra: Çam parçası
    Çırpı: Odun kırıntısı
    Çıtımık: Menengiç ağacı
    Çıtırık: Birbirine girmiş, dolaşık, karışık.
    Çileli: Besili
    Çimmek: Banyo yapmak
    Çinçik: Serçe
    Çinke: Sağlam taş
    Çiriş: Pırasaya benzer otsu bir bitki
    Çisemek: Tam pişmemiş
    Çitil: Fidan ya da sebze fidesi
    Çomça: Kepçe
    Çortmuk: Ucu sivri delici veya batıcı büyükçe ağaç parçası
    Çotul: Ağaç ile dalın birleştiği yer
    Çömçe: Kepçe
    Çul: Kılından yapılmış el dokuması kilim
    Çuval: Kıldan veya yünden yapılmış büyük torba
    Çüven: Davul tokmağı

    D
    Dadanmak: Tiryakisi olmak
    Dağnemek: Etrafı kolaçan etmek
    Dandik: İşe yaramaz
    Darbız: Toprağın tavı
    Davar: Keçi
    Davış: Ses seda
    Daylak: Tülü devenin erkeği – dişi deveye de daylak deniliyor
    Dayramak: Gerilmekten deforme olmak
    Demin: Az önce
    Demirçik: Ormana ağacı
    Demlik: Sürekli
    Dene: Tahıllar, baklagiller ve bitki tohumları
    Depgi: Deri çökeleği yapımında kullanılan araç
    Depik: Tekme
    Deşirmek: Toplamak
    Devlikigün: Ertesi gün
    Dıkılmak: Girmek
    Dıkız: Çok sıkıştırılmış, bastırılmış, dolu, sıkı, sıkışık
    Dışlığı gelmemek: Canı sıkılmak
    Dışlık: Moral
    Dilber: Güzel
    Dinelmek: Ayakta durmak
    Dokurcun: Dokuztaş
    Dombalak: Takla
    Dölek: Düz arazi
    Döş: Göğüs
    Dulda: Rüzgâr esmeyen kuytu yer
    Duluk: Yüz, yüzün şakak ile çene arasındaki yanı, yanak
    Dunukmak: Bir yerde takılı kalmak.
    Dutmaç: Az pişmiş bazlama

    E
    Ebeş: Çirkin, çok sarışın
    Efin tefin: Harap olmak, bozulmak
    Eğrelti: Meşe
    Eke: Keçi
    El müslüm seyrine: Çoğunluğa göre hareket etmek
    Elefetsiz: Anlamsız
    Ellehem: Herhalde
    Ellengeç: Yengeç
    Ellik: Ekin biçerken parmaklara takılan ağaç korumalık
    Emlik: Ana sütü emmekte olan
    Emlik: Yeni doğmuş koyun keçi yavrusu
    Emmi: Amca
    Endeze: Araç, aygıt
    Enik: Kedi köpek yavrusu
    Entari: Tek parçalı kadın giysisi.
    Esbap: Giysi
    Esinti: Rüzgâr
    Eski: Bir ucu ateşte yanan odun
    Essah: Gerçek
    Eşgere: Aşikâr besbelli
    Eşiklik: Kapı ağzı
    Eten: Memelilerde ana ile dölüt arasında kan alıp vermeyi sağlayan organ
    Evham: Temelsiz kaygı, kuşku
    Evlek: Dönümün dörtte biri
    Evlensek: Evlenmek isteyen
    Evmek: Acele etmek
    Evreğeç: Yufka yapmak için kullanılan yassı oklava
    Evsin: Avcılıkta siper alınan yer

    F
    Fak: Tuzak
    Fakı: Hoca
    Fallik: Hafif meşrep, oynak kadın
    Fanila: İç çamaşırı.
    Farız: Kurnaz.
    Fedik: Haşlanmış mısır, buğday tanesi
    Felfellemek: Şaşırmak, Sendelemek
    Feriştah: En iyi
    Fıçı: Varil
    Fırfırı: Küçük yağmurlama
    Fırıştak: Topaç
    Fışgırık: Elde kullanılan ilaçlama aracı
    Filteke: Çatal iğne
    Firez: Anız
    Firik: Yenilecek kıvamda
    Fiske: Eski bir aydınlatma aracı
    Fistan: Kadın elbisesi
    Fitlik fitlik: Paramparça
    Fola: Belirli bir yerin ortası

    G
    Gada: Dert, hastalık, belâ.
    Gadasını almak: Belasını almak
    Gahirlenmek: Sitem etmek
    Galan: Bundan sonra
    Galiç: Küçük orak
    Gallep: Güvercin
    Galli: Sincap
    Galp: Hantal
    Gamga: Kesilen odunun küçük parçası
    Gandak: Büyük çukur
    Gandırıkçı: Yalancı
    Ganı garrah olmak: Ganimete üşüşmek
    Gapcık: Kabuk
    Gapışmak: Kavga etmek
    Gapıt: Kaban
    Gaplık: Mutfak rafı
    Garabet: İftira
    Garaböcük: Domuz
    Garanmak: Suçlamak
    Garbi: Batıdan esen yel
    Garez: Düşmanlık
    Garsambaç: Kar pekmez karışımı yiyecek
    Gasıl: Yeşil ekin
    Gatık: Ayran
    Gavırga: Patlamış mısır
    Gavut: Kavrulmuş tahıl unu
    Gazel: Kurumuş yaprak
    Gelinti: Sonradan gelen
    Gem: Harman çıkarmakta kullanılan bir araç
    Geviş: Eti yenen hayvanların işkembesindeki yiyeceği tekrar çiğnemesi
    Gevmek: Çiğnemek
    Gevrek: Kolayca kırılıp ufalanan.
    Gıcı: Küçük dolu yağışı
    Gıdım: Çok az
    Gılçık: Ekin başaklarındaki sert ve kıl gibi uzun lif
    Gıllik: Küçük
    Gırak: Kenar
    Gırçarmak: Kötü niyetli olmak
    Gısga: Soğan tohumu
    Gısıkmak: Sıkışmak
    Gıvratma: Döndürerek bükülmüş
    Gıyılgan: Ağaçtan batıcı, delici küçük parça
    Gıyrak: Küçük kum veya toprak parçası
    Gızınmak: Isınmak
    Gocunmak: Çekinmek
    Gompile: Tamamen
    Gontak: Araba anahtarı
    Goska: Gururlu
    Goza: Pamuğun
    Göbelek: Mantar
    Göde: Şişman
    Göğ: Gök mavisi
    Gökcek: Güzel, alımlı
    Gölük: At, eşek, katır gibi hayvanların ortak adı
    Gön: Deri
    Göynek: İç gömlek
    Göyünmek: Neredeyse yanmak
    Gubarmak: Şişmek
    Gulle: Bilye, misket
    Gulunç: İki omuz arası, sırt
    Gurk: Civciv çıkarmış tavuk
    Güvermek

    H
    Hacet: Herhangi bir şey için gerekli olma
    Haçan: Ne çabuk
    Haçan: Ne zaman
    Hakına: Yavrulamamış keçi
    Halaka: Gezmek
    Halvet: Tenhaya çekilme
    Hamaylı: Muska
    Hambalis: Aşılı yaban mersini
    Hampasına binmek: Üzerine yüklenmek
    Hapban: Kuş ve fare tutmak için yapılan kapan
    Har: Defne
    Haral: Büyük çuval
    Hardalatsız: Biçimsiz
    Haris: Kıskanç
    Hartlap: Kocayemiş
    Hasbihal: Dertleşme
    Haşat: Darmadağınık, bitkin, yorgun
    Haşventi: Humus olamamış ağaç kalıntısı
    Hayma: Damlarda asma dallarının toplandığı çardak
    Heba: Ziyan olmak
    Hebil: Sarmaşık
    Heder: Boşa gitme, ziyan olma
    Helik: Küçük taş parçası
    Helke: Kulplu su kabı
    Herif: Bey, erkek
    Herkildek: Kötü huylu.
    Hezaran: Binlerce
    Hıdaksıramak: Sürekli rahatsız etmek
    Hıllangaç: Salıncak
    Hıllınmak: Sallanmak
    Hıltan: Çöpleri kürdan olarak kullanılan bir ot
    Hımbıl: Bir çeşit oyun
    Hınıs: Pinti
    Hırtık: Eklem yerlerinin kayması, zedelenmesi
    Hışı çıkmak: Çok yorulmak
    Hıta: Acur
    Hızman: Çiriş kökünden yapılan, saklama kabı
    Holluğu inmek: Hevesi gitmek
    Holungu: Büyük sopa
    Hombul: Omuz
    Hopuna almak: Sırtına almak
    Hopur: Ormandan açılmış tarla
    Horanta: Aile eşrafı
    Hortlak: Halk arasında ölen birinin mezarından çıkıp dolaşması.
    Hoşur: Değersiz, kaba, bayağı
    Hoyuk: Korkuluk
    Hödüm: Yara, bere,
    Hölümek: Tohumu sulandırıp karıştırmak
    Hörrük: Övüngen.
    Höşür: Uçurum
    Hu: Samanlık
    Huysukmak: Tehlike sezinlemek
    Huzulu masraf: Gereksiz harcama

    I-İ
    İbili: İbibik kuşu
    Ihmak: Diz çökmek
    Ihtı: Soğuktan korunaklı yer
    İkirciklenmek: Şüphelenmek
    İkrar: Söz vermek
    İlenmek: Bir kimse için kötü dilekte bulunmak.
    Ilmık: Yeni filiz durumundaki ekin.
    İncik. Topuğun az üstü
    Irgalamak: İlgilendirmek.
    İriçgil: Sucuk
    İriktirme: İrkme, biriktirme.
    Ismarıç: Sipariş
    Istar: Kilim tezgâhı
    Işımak: Şafak sökmesi
    Işkın: Filiz
    İşmar: El, göz, kaş ya da başla yapılan işaret.
    İt kılı postal bağı: Gereksiz, önemsiz
    İvcik: Sakince
    Ivır zıvır: Önemsiz şeyler

    K
    Kaçambak: Mısır unundan yapılan yiyecek
    Kada: Kaza, bela
    Kadana: At
    Kadem: Ayak, adım
    Kakılı: Çok
    Kaltak: Semer, eyer
    Kamalak: Sedir ağacı
    Kanı garrah olmak: Yağmalamak
    Kapsalık: Ağıl kapısı
    Karamet: İftira
    Katık: Ayran
    Kavil yeri: Buluşma yeri
    Keçe: Yünden ve tüyden yapılmış kalın kumaş
    Kehni: Kazma
    Kekil: Kâkül
    Kekre çalmak: Tadının acıya yakın olması
    Kekre: Tadı ekşimsi, buruk ve acımtırak olan
    Kele: Kadınlar için kullanılan hitap şekli
    Kelep: Büyük iplik çilesi
    Keleş: Güzel
    Kelle: Kesilmiş kafa
    Kemçik: Alt çenesi çıkık ve üst çenesi içeriye çökmüş gibi duran
    Kemçinmek: Öykünmek
    Kenef: Tuvalet
    Kenger: Dikendi bir bitki
    Kepmek: Yıkılmak
    Kerçine Konuşmak: Kinayeli konuşmak, eleştirmek
    Kertiş: Kertenkele
    Keskenmek: El kaldırmak
    Kesme: Meşe türü bir ağaç
    Keşkere: El arabası
    Kevmek: Yenmek
    Kımıldamak: Kıpır kıpır etmek
    Kıraç: Verimsiz toprak
    Kırfacan: Katliam
    Kırklık: Koyun keçi kırpma makası
    Kırkmak: Koyun keçi kırpmak
    Kısmık: Eli sıkı, cimri, pinti
    Kıvı: Hücum
    Kıyılgan: Çok küçük, ince ve sivri uçlu ağaç parçası.
    Kıymık: diken gibi, çok küçük ve sivri ağaç parçası
    Kıytırık: Değersiz
    Kızzan: Kedi ve köpeğin çiftleşme zamanı
    Kilden: Su tası
    Kildirmek: Fırlatmak
    Kirkit: Kilim dokunan demir alet
    Kirmen: İp eğirme aracı
    Kirtik: Sabunun en küçük hali
    Kodaman: Para ya da makam sahibi insanlar için alay yollu bir ifade
    Koğlamak: Dedikodu
    Kolan: Kıldan yapılmış yassı ip
    Konalga: Konak yeri
    Koytarmak: Boşaltmak
    Kömbe: Külde pişirilen mayasız çörek
    Könçek: Uzun paçalı don
    Köre: Demirci aleti
    Köre: Karınca yuvası
    Körmen: Sarımsak çeşidi
    Körpe: Çok taze
    Kösengi: Ocakta yana yana kısalmış odun parçası
    Kösgelmek: Yaslanmak
    Köten. Traktöre takılan pulluk.
    Köynek: Gömlek
    Kulunç: Vücudun sırt bölgesi, iki kürek kemiği arası.
    Kunnamak: Doğurmak
    Kurk: Civcivli tavuk
    Kuşluk vakti: Güneş doğduktan sonra
    Kuytu: Tenha
    Külek: Tahta kova
    Külemek: Hayvanın ayaklarını bağlayıp kaçamaz duruma getirmek.
    Küncü: Susam
    Kürtün: Rüzgârın etkisiyle kuytu yerlere toplanmış kar yığını.

    L
    Laylon: Plastik malzeme
    Laylon: Römork
    Lemerme: Nemlenme
    Lepe: Tahıl yemeği
    Lo: Taş silindir
    Loş: Düğün yemeği
    Löküs: Gaz lambası

    M
    Ma: Uzun ağaç
    Mağrıp: Batı
    Malamat: Rezil, kepaze
    Maldan: Taş duvar
    Mangılı batmak: Adı unutulmak
    Manık: Kedi yavrusu
    Maraz: Hastalık
    Maşakat: Uğraş
    Maşrık: Doğu
    Mavra: Sohbet
    Maytab: Şaka
    Mecal: Dinçlik
    Meke: Mısır
    Melefe: Yorganın astarı.
    Menfez: Selin yolu bozmaması için, yolun altından geçen beton boru
    Mertek: Yontulmuş ince uzun ağaç
    Meses: Uzun değnek
    Mezda: Köknar
    Mık: Çivi
    Mıkıs: Cimri
    Mintan: Gömlek
    Mitil: Yatak, yorgan eskisi
    Motur: Traktör
    Mucuk: Küçük sinek
    Murt: Yaban mersini
    Musmul: İslami usule göre kesilmiş
    Muşamba: Naylon
    Mürdün: Kapı kapatılan ağaç.
    Müşteri: Alıcı
    Müzevir: Söz getirip götüren, arabozan

    N
    Namazla: Seccade
    Namtı: Bıçağın demir kısmı
    Nişe: Buğdayın özü

    O
    Ocaklık: Şömine
    Okuntu: Davetiye
    Omusilli: Çok güzel
    Omuzla: Kalın odun
    Oynaş: Yasak aşk yaşayan

    Ö
    Ölmesek: Çok zayıf, cılız
    Örklemek: Hayvanı ot yiyebilecek biçimde uzun bir iple bağlamak.
    Örme: Kıldan yapılmış urgan
    Örtme: Evin önü
    Öteberi: İhtiyaç malzemeleri

    P
    Paldın: Semerini atın vücuduna bağlayan kuşak
    Palıt: Palamut
    Pampal: Gelincik çiçeği
    Pança: Avuç
    Papel: Kâğıt para
    Parka: Kaban
    Patanç: İki bacak arası
    Peder: Baba
    Peş: Arka
    Peşkir: Havlu
    Pırnal: Bir ağaç türü
    Pırtı: Giysi
    Pırtmak: Yuvasından çıkmak
    Pıslanpatır: Saklambaç oyunu
    Pısmak: Saklanmak
    Pıtık: Ardıç türü bodur bir ağaç
    Pinnik: Kümes
    Pola: Yuvadaki son yumurta
    Polim: Entrika
    Pontil: Pantolon
    Puhara: Baca
    Pus: Sis
    Pür: Köknar dalı
    Pürçek: Kurumuş çam yaprağı
    Pürçük: Tohumun ucu
    Püren: İğne yapraklı bir maki türü
    Püsü: Kedi

    R
    Reyha: Koku

    S
    Sabı: Küçük çocuk
    Sağdıç: Düğünde damadın kılavuzu
    Sağmal: Sütü sağılan hayvanlar
    Sakga: Kene
    Sakna: Kabuklu tohum
    Sallan seyip: Çobansız, başıboş, darmadağın.
    Sapak: Tali yol
    Saplıcan: Zatürre
    Sarat: Büyük kalbur
    Sarkanak: Peynir mayalamakta kullanılan eti yenen hayvanların bir iç organı
    Savan: Günlük kullanım için dokunmuş kilim
    Savışmak: Geçip gitmek
    Sehil: Kışlık, sıcak memleket.
    Seklem: Yarıya yakın
    Selamet: Kurtuluş
    Selinti: Sel ile gelen
    Sepedi Seyrek: olur olmaz konuşan
    Sergi: Yere serilen halı, kilim, yolluk…
    Seyip: Çobansız, başıboş.
    Seyirtmek: Koşmak
    Sıfat: Surat, sima
    Sıkkın: Parasız
    Sıklat: Bunaltıcı hava
    Sırıtmak: Gülümsemek
    Sırtarmak: Sürekli gülmek
    Sıvazlamak: Okşamak.
    Siftimek: Ayıklamak
    Sikke: Demir kazık
    Sille: Tokat
    Simsar: Arabulucu
    Sinmek: Hedef küçülterek, avına yaklaşmak
    Sival: Sorgu
    Soğukluk: Semizotu
    Sokum: Dürüm
    Soyka: Ölünün üzerinden çıkan giysi
    Söbe: Daire, elips
    Sömelek: Kundaktaki bebek
    Söykenmek: Yaslanmak, destekli oturmak
    Südük: Soy, nesil anlamında
    Sülük: Salyangoz
    Sündük: Her şey el uzatıp hepsinden isteyen
    Süngüç: İşaret parmağı ile başparmak arasındaki uzaklık
    Sünmek: Uzamak
    Sürek: Sürülmüş tarla
    Süsmek: Tos vurmak
    Süven: Küçük ağaç direk
    Süyük: Çatının uç noktası

    Ş
    Şahbaz: Becerikli, çabuk
    Şakıldak: Su değirmeninde dönen taşın üzerindeki araç
    Şaplak: Tokat
    Şar: Şehir
    Şek: Ters
    Şelek: Yük
    Şerbet: Tatlandırılmış meyve suyu
    Şılınga: Enjektör
    Şif: Pamuk kabuğu
    Şifan: Yulaf
    Şimbit: Cımbız.
    Şinik: Sekiz kiloluk tahıl ölçeği
    Şire: Tatlı
    Şivşirmek: Kışkırtmak
    Şor: Söz, lâf

    T
    Taka: Bir çeşit kamelya
    Tamahkâr: Tenezzül eden
    Taman: Az önce
    Tamaş etmek: Seyretmek
    Tandır: Üzerinde çörek pişirilen yassı taş
    Tantana: Boş laf
    Tarpadan: Aniden
    Taşgala: Alay etmek
    Tavatır: Güzel
    Tavlak: Kavuğu soyulmuş ceviz
    Tavlamak: Umut vererek inandırmak, kandırmak
    Tebdili şaşmak: şaşırmak
    Teberik: Türünün son örneği
    Teke kısırı: Oğlağı olmayan hakına görünümlü keçi
    Telef: Ölmek mahvolmak
    Teleme: Sütten yapılan yumuşak bir peynir
    Temaşa etmek:
    Tenbih: Öğüt
    Tengi terezi: Düzenli, ucu ucuna
    Terki: Eyerin arka bölümü
    Teserleme: Örnek verme
    Teşt: Leğen
    Tetiri: Sumak ağacı
    Tevek: Üzüm bağı
    Tevir: Çeşit
    Tezmek: Yolunu kaybetmek
    Tıfıl: Ufak tefek, zayıf kimse
    Tımar: Hayvan terbiyesi
    Tınsırık: Hapşırmak
    Tıraka: Hamağı yatılabilir duruma getirebilmek
    Tırampa: Değiş-tokuş
    Tırasa: Kariyer
    Tırık: Küçük piliç
    Tırıp: Bol miktarda
    Tırıs: Atın koşarcasına gitmesi
    Tırşık: Yemeği yapılan, ekşi tatta bir otsu bitki
    Tinkmek: Sekmek
    Tintirik: Fiske
    Tirşik: Yabani pancar yemeği
    Tokaç: Çamaşır yıkarken kullanılan sopa
    Topak: Yuvarlak - Küre
    Tor: Acemi
    Tosbağa: kaplumbağa
    Toscu: Değirmenci
    Tuluk: Bütün olarak çıkarılan ve kap olarak kullanılan koyun, keçi ve sığır derisi, tulum
    Tuman: Giysi
    Tumdurmak: Suya batırmak
    Turaç: Çukurova’ya özgü ötücü bir kuş
    Tusbağa: Kaplumbağa
    Tutma: Yanaşma
    Tutu: Teminat.
    Tülek: Tüyünü değiştiren hayvan
    Tülemek: Tüy değiştirmek
    Tütsü: Duman çıkarma

    U
    Ufra: Hamura kıvam veren un
    Uğrun: Gizli saklı
    Ulama: Bezden dokunmuş yolluk
    Umsuluk: Bunalmak
    Urum: Batı
    Urup: Çeyrek
    Urupla: Çeyrek şinik
    Usukmak: Akıllanmak
    Usul: Yavaş
    Uyluk: Bacak
    Uz: Sessiz, yavaş

    Ü
    Ümük: Gırtlak
    Ütmek: Yenmek

    V
    Velvele: Ortalığı karıştırmak
    Vıttırı vızzık: Önemsiz
    Vıykırmak: Bağırmak
    Vızzık: İzmarit

    Y
    Yaba: Saman atmakta kullanılan tahta kürek
    Yadırgı: Yabancı
    Yadırgı: Yabancı
    Yağlık: Eşarp
    Yalak: Su biriken çukur
    Yalbırdak: Yarı çıplak
    Yalım: Alev
    Yalpalamak: Sağa sola savrulmak
    Yanaz: Aykırı hareket eden
    Yansılamak: Öykünmek
    Yartnak: Tomruktan balta ile yarılarak yapılan kaba tahta
    Yasdı: Düz
    Yazı: Tarla, ova
    Yekinmek: Ayağa kalkmak
    Yel: Rüzgâr
    Yemşen: Yemişleri olan yabani bir ağaç
    Yetik: Olgunlaşmış
    Yeyni: Hafif
    Yılgın: korkudan sinmiş, gözü korkmuş.
    Yılışmak: Gülümsemek
    Yiğdiş: Onanmış
    Yitik: Kayıp
    Yolak: Patika, dağ yolu
    Yolum kırağı: Yolun kenarı
    Yonga: Kesilen, yontulan ağaçlardan çıkan parça
    Yontmak: Düzeltmek
    Yoz: Kuzusu olmayan koyun
    Yozlak: Doğurması yakın hayvan
    Yörep: Eğimli yer
    Yufka: İnce
    Yuka: Derin olmayan
    Yumak: Yuvarlak biçimde sarılmış iplik
    Yumulmak: Kapanmak
    Yumuş: Emir
    Yunak: Çamaşır
    Yunmak: Yıkanmak
    Yuvanta: Dışarıdan gelen
    Yüklük: Yatak konulan yer
    Yülemek: Bilelemek

    Z
    Zabıt: Tutanak
    Zahar: Galiba
    Zavar: Değişik tahıllardan öğütülmüş hayvan yemi
    Zavır: Paylama, azar
    Zavırlamak: Kızmak
    Zemheri: Karakış
    Zıbarmak: Ölmek
    Zıbın: Kadınların giydiği etek ya da uzun elbise
    Zıkkım: Ağı, zehir
    Zırnık: Çok az
    Zıypınmak: Kaymak
    Zıypmak: Kaymak
    Zibidi: Boşuna gezen
    Zibil: Hayvan gübresi
    Zibillik: Havan dışkılarının döküldüğü yer, küllük
    Zifir: Yağ lekesi
    Zillemek: Çimlenmek
    Zincar: Dikenlik
    Zivziv: Boşu boşuna
    Ziynakıl getmek: Yorgunluktan uyuyakalmak
    Zobu: İşe yaramaz
    Zomzalak: Ağaç türü
    Zopur: Aniden gelip geçen yağmur
    Zopzekil: Boylu poslu ama akılsız olan.
    Zopzopu: Hoyratça hareket eden genç
    Zorlu olmuş: Güzel olmuş
    Zorsunmak: Erinmek
    Zubun: Şalvara benzer giyecek
    Zumzuk: Yumruk
    Zurba: Küme, grup

    Cevap Yaz
  • Ahmet Gürlek
    Ahmet Gürlek

    Boğnak: Sağnak, şiddetli yağmur
    Cibik: Köşe
    Emlik: Ana sütü emmekte olan
    Hopur: Ormandan açılmış tarla
    Ismarıç: Sipariş
    Kepmek: Yıkılmak
    Külemek: Hayvanın ayaklarını bağlayıp kaçamaz duruma getirmek.
    Peşkir: Havlu

    Cevap Yaz
  • Ahmet Gürlek
    Ahmet Gürlek

    Burgu: Matkap.
    Cangama: Ağız dalaşı, söz kavgası.
    Çalkamaç: Ayran.
    Çeç: Samanla karışık, kalburdan geçirilmemiş tahıl yığını.
    Çıtırık: Birbirine girmiş, dolaşık, karışık.
    Farız: Kurnaz.
    Gevrek: Kolayca kırılıp ufalanan.
    Herkildek: Kötü huylu.
    Hörrük: Övüngen.
    İlenmek: Bir kimse için kötü dilekte bulunmak.
    Ilmık: Yeni filiz durumundaki ekin.
    İşmar: El, göz, kaş ya da başla yapılan işaret.
    Kıyılgan: Çok küçük, ince ve sivri uçlu ağaç parçası.
    Köten. Traktöre takılan pulluk.
    Kulunç: Vücudun sırt bölgesi, iki kürek kemiği arası.
    Şimbit: Cımbız.
    Yalım: Alev.
    Yılgın: korkudan sinmiş, gözü korkmuş.

    Cevap Yaz
  • Ahmet Gürlek
    Ahmet Gürlek

    Aşıt: Gözün göremediği yer
    Budak: Ağaç gövdesinde birazı kalmış dal parçası
    Börtmek: Sıcaktan çok etkilenmiş olmak
    Büvet: Gölet
    Cılk: Bozulmuş
    Duluk: Yüz, yüzün şakak ile çene arasındaki yanı, yanak
    Fola: Belirli bir yerin ortası
    Haçan: Ne zaman
    Horanta: Aile eşrafı
    Hoşur: Değersiz, kaba
    Höşür: Uçurum
    Kekre: Tadı ekşimsi, buruk ve acımtırak olan
    Kerçine Konuşmak: Kinayeli konuşmak, eleştirmek
    Körpe: Çok taze
    Kösengi: Ocakta yana yana kısalmış odun parçası
    Malamat: Ne yapacağını bilmeyen
    Müzevir: Söz getirip götüren, arabozan
    Patanç: İki bacak arası
    Peşkir: Havlu
    Süsmek: Tos vurmak
    Yadırgı: Yabancı
    Yalım: Alev
    Yeyni: Hafif
    Zıypmak: Kaymak
    Çenet: Tohumun çatlayıp ikiye açılan kabuğu
    Çıkla: Tümüyle

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (6)

Ahmet Gürlek