belki bir çocuk taşıyorum göğsümde
elleri ileriye uzanmış öylece duran köprü
o biçimini rengarenk halklardan alan zamanlardan
o geçişi hıçkırıklarla kutlanan zamanlardan
o adam gibi adamlarla işlenen zamanlardan
kopardığım yassı bir hüzünle kalemimi dirilttim
ve ilkel namluların serüveninden geçtim
sevincim baruttu
elbisem yüzyıllık çınar
yanık kokuyordu göğsüme taktığım herşey
yalnız bir kere haykırabiliyordum benden olanı
iki kere haykırsam hıçkırıklarda boğulurdum
ister istemez gözlerimden çoğalıyordu deniz
rüzgar atını kuytularımdan almıştı
evet ağlıyordum orta çağdan kalma ağıtlarla
kürtçe ağlıyordum, şairler anlıyordu etimin rengini
günahın nemli işvesi altında sırılsıklam bir neron,
bir iskender hıncıydı gözyaşlarım.
griyi anıyor kabilem; çoğalan bir büyücüyüm ne de olsa
iyi bir içiciyim, ırmaklarını tükettim
demiri erittim sezgimin alın yazısıyla
belki yalan tüm bunlar, örümcek ağı
belki şairliğim yalan,
belki derimin cüzamlanışıdır heryer!
yaktığım tüm serenatlar yalan
ama ağlıyorum ey kabilem
en çok saksafonla bir ağıtın bileşkesi cıvan haco'yla
en çok zine'nin kırılmış kalbiyle
en çok ortadoğudan yükselen o şeylerle
ve sızımın dinişi bir kentin bitişiydi bu kez
ekmek tutan elimin lalliği sizi şaşırtıyor
karaborsacı dünyalar yüklenmiş hürriyetleri astım
ve uzun boylu hüzünleri (kolay değil)
bir çırpıda geçtim
çok gerçek bir şeye değindim alın yazım bu
kana doydum örneğin;
midemin askısı bir çöle endeksli
peygamberlerle beraber çembere yakınlığım
ve kar tuttum efendilerim bembeyaz yangını bana sorun
işte görünüyor boynu bükük
yıldızlar kardeş olmuş birbirlerine
güzel görünüyor gerçeğin kucağında ateş
rakkaselerin barutlu belinde kanlı bir bıçak
!
olmuyor kardeşlerim gerçekten olmuyor
yalandan olmuyor; iki büklüm kaldım kasırgada
kabilemi terk ettim - bir şair başka ne yapabilir?
menekşe mi toplar cennetlerinden?
yoksa kendiyle çelişik aşklar mı döller
en mahrem yataklarda raksederek
ne yapabilir bir şair; göç etmekten başka!
bir çelimisiz ağlamak tutturdum gidiyor
büyüyor çocukluğum, sevgilim yağmur
ve yalandan göğsüm bütün sevecenliğiyle
mum gibi açılıyor kökü biraz sıcak biraz soğuk
yine sevimli fakat! kana doydu!
zine'nin içli akdeniz bakışları var!
asırlar boyu bir içim su bakar gider
çünkü bu sabırsız gökyüzü
zine'nin fırtınasında bir tuhaf sabır!
zine'nin türküsüne yaslandım iyice esrik
şimdi ona tanık kaç adam varsa toplansın artık
kaç sakson varsa hepsi birden
bitimin vaktinde yoksullara yetişsin için umut
aş dağıtsın diye körpecik aşıklara
çocuklar gecelerede yıldızlarla eğlendsin diye
çalsın! cıvan haco söylesin! güzelce söylesin
hikayeleri bir bir ve yanık
hikayeleri kürt bakışlı toprak olan
ağlasın barut, namlu geceye yüz
ve üç dilli bir zamana endekslensin hayat!
ve hançer ve kan ve umut!
çocuğu anıyor kabilem, ben onu göğsümde taşıyorum!
Eren TarıkKayıt Tarihi : 20.8.2002 14:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!