Bazen gözlerimi aldırmak istiyorum!
Bakabileceğim ve o bakışları anlayan kimse olmadığı için..
Benim için yeterli bir sebep bu.
Şimdi,
Gözlerim buğulu sadece..
Ölmek var dönmek yok gibi bir şey işte.. ya da;
Gözlerim ağlıyor…
Ne kadar devrik değil mi?
Ama bir o kadar da doğru…
Nasıl bir dünya bu? Birbirinin arkasından konuşmayan kimse var mı sizce?
Arkadaşım dedikleriniz ne kadar yanınızda?
Hadi gel bak gözlerim ağlıyor işte…
bu gece alkol'le sabahla ona de ki; ben kanıma kırmızı rengi veren kişi' yi kaybettim! ! !
Yerler ıslanmış göz yaşlarımdan, ayaklarım titriyor şimdilerde...
yaşlandım mı biraz daha? yoksa sen mi gençleştin acaba…
Aşk…
Tek başına sadece bir kelime, Oysa onun için ne cümleler kuruluyor,
ne gözyaşları dökülüyor,
Boğazıma oturmuş kocaman bir düğüm yutkunurken her seferinde bana hatırlatıyor,
Yüzleşmeye çalışıyorum sonuçlanmıyor, unutmaya çalışıyorum daha çok yer ediyor.
İşte böyle boğazıma kadar batmışım çamura, farkında olarak her debelenmemde daha çok derinlere inmişim anlamadan.
Dört köşe olduğumu söyler dururum, aslında dört bir yanımda noktalar var benim.
Üç noktalar yetmedi dörtledik bizde, anlaşılan yine dört köşeyim hadi yine iyiyim.
E?
Ben şimdi n’apıcam?
İkilem ikilem üstüne..
Gözler anlatıyor herşeyi, ilk başta kaçıp gidiyor sonra yeniden yakalıyor rotasını.
Her şey boş aslında şu ölümlü dünya da,
Biraz şarap loş bir ortam ortamda afrodizyak kokuları…
Ama…
Bir daha cesaretim kalmadı sana evet demek için…
Taa ki son noktaya gelene kadar,
Her şey bitmiş olsa da kalbime adını kazıdığım günden beri silmeyi ne kadar çok istesemde tüm çabalarım boşa çıkıyor, tüm denemelerde sonuç aynı acıyan, kanayan bir kalp ve dökülen onca göz yaşı kalıyor ardımda ve ıslanıp giden onca peçete, taşan çöp kutuları, yazılıp savrulan mektuplar,
Sürekli baktığım ama hızlıca kapattığım fotoğraf albümleri, yatağa başımı koyduğum anda uykularımı kaçıran sözler, vaad edilen onca söz, hiçbir anlamı kalmayan yitirilen gelecek düşleri, yerine yenileri getirilemeyen cümlecikler…
Neme lazım benim mutlu bir tebessüm…
Bazen susup kalıyorum çekiliyorum köşeme ufak bir çocuk babasından azar işittiği anda nasıl sinerse odasının köşesine elleriyle bacaklarını kenetlerse öyle işte...
Çok ısırdım yastıkları, dişlerim kanadı
Çok sıktım yorganları, yumruklarıma kan oturdu
Çok tekmeledim dolapları, ayaklarım morardı
Hepsini sen gittikten sonra yaptım.
Aklıma geldikçe beynimde bağırdım neden diye!
Neden ben diye?
Biraz konuşalım bu gece seninle..
Sen karanlık ol bende hasta.
-Hasta: gözlerimin rengini hatırlıyor musun?
-Karanlık: tabiî ki hatırlıyorum.
-Hasta: peki yüzümün şeklini?
-Karanlık: Tabii ki de!
Herşey seni tanıdığım gün başladı! ! !
Oysa ben herşeye hazırdım!
çekip gitmeye, yok olmaya ama, sende o cesaret yokmuş işte! ! !
Kıskançlıktır insanı insanlıktan çıkartan!
haset düşünceler barındırmamaktır ruh'u arındırmak...
ama bunu yapamamaktır insanı üzen! ! !
Bir düş gördüm hayalimde…
Dünyanın bütün güllerinden en güzel olanı getiriyordun bana…
Söylediğin tek laf; işte bu benim kalbim ona iyi bak onu koru,sula gerektiğinde buda!
O’nu kuruttuğun gün bil ki beni kaybetmiş olucaksın…
Ben o gülü kuruttum sonunda.
Evet yaptım ama kuruda olsa hala o çok sevdiğim kırmızı kutu’da saklıyorum o’nu…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!