bir şairi en çok kelimeler öldürür
İ.
bağdaş kurup Beyazıt’ta ihtiyar bir çınarla
/ kaçamak bakışında şairin /
açıp açıp okuduğum şehrengiz
âh! ne yana baksam ben
ne yana baksam hatıralar yaprak yaprak dökülür
içim içime sığmaz nerde bir şair görsem
Bir nisan akşamı,serin bir günün,
Şark'ın bu sevimli,güzel köyünün
Cenneti andıran bir akşamıydı.
Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,
Devamını Oku
Şark'ın bu sevimli,güzel köyünün
Cenneti andıran bir akşamıydı.
Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü,
Yüzünüz sararmış gibi göründü,
Ayrıca birisi patlayacak ya hu gayzından :)))
Aman aman, kendine hakim ol şair adam. (Sen de madam.) Bizi o leziz şiirlerinden mahrum bırakırsın sonra :)
Oy oy oyyy! Kurban olurum ben size :))
Bizim 'parlak' geleceğimiz, umudumuz, yarınlarımız :))
Hah! Şöyle! Bırakın adamcağız biraz sevincini yaşasın; keyfini çıkarsın...
Öyle ya, Ülke'nin 'efsane'leri tarafından birincilikle onurlandırılmış.
Bir gün sen de bir H. Yavuz, bir E. Ercan olacaksın. Birincisi için bu 'kafa'yla 1000 sene sonra, ikincisi için 878 sene sonra hazırsın :) O zaman sen jüri üyesi olduğunda 'kafa'na uyanı seçersin. Olmaz mı? Zaten şiir de bitmiş olur, sen de isabet etmiş olursun :)))
Lady Rowena ya hu!
Diğeri de Mr. Ivanhoe...
Lütfen arkadaşlar isterseniz özellerinizde mesajlaşın. Burası yorum sayfası. Atışma sayfası değil.
Ben küçük bayan...
Cahil dediğiniz...
Bu cahil küçük bayan,sizin gibi yaşını başını almış(!) ,görgülü(!) ,terbiyeli(! ! !) beyefendiyle kapışamaz bile.Kapışmakta istemez! Seviyesini düşürmez! ! !
Mehmet Şamil kardeş sizi tebrik ediyorum. Şairlik hayatınızda da başarılar diliyorum.
Altta birsürü şey yazan arkadaşlara da şunu söylemek istiyorum. Burda verilen bir emek var. Saygısızlık yapamazsınız.
Ben de kendimce daha güzel şiirler olduğunu düşünüyorum. Çok farklı türden şiirler dereceye girebilir ve güzel bir ahenk oluşturulabilirdi. Ama bunu sizin gibi kırıcı ve nahoş bir şekilde ifade etmiyorum. Kurul seçmiş. Bize de tebrik etmek düşer. Gerisi boş laftır. Burda herkes neyin ne olduğunu anlayabilecek duyarlılıkta. Lütfen sınırlarımızı aşmayalım. Selam ve saygılar.
:)))))))))
İnsan yeter ki istemeye görsün; ne kadar gülünç olabiliyor.
'Benim yazdıklarım şiir değil ama seninkiler de değil! '
'Neden değil? '
'Çünkü anlamıyorum! '
Neden anlamıyorsun? ? ? ? ? ? ?
Çünkü o kadar biliyorsun. O kadar okudun. O kadar bilgilisin.
İnsanın cehaletini ilan etmenin yolu bu kadar mı kolay olur?
Size sır da verilmez küçük bey ve bayan :)))
Bu kadar cahilsin, dili bilmezsin de, a benim gerzek kafalım, ne işin var senin şiir gibi bir cehalet düşmanıyla?
'Şehrengiz'den anlamayan kafan, Şehremini'den mi anlar, 'mangiz'den mi anlar?
Yanlış 'disket'i taktın küçük adam, 'format'la. Sen de ihtiyar, kendini r'eset'le :))
şiirin şiirselliğini ve ölümsüzlüğünü uzun soluklu kılmak en zorudur şairin kalemi yazarken,
şair burada bunu başarabilmiş durumda,
şiir belki trans halindeyken yazıldı,ki bu şairin engin duygu dünyasının yaşadığının göstergesidir.
Bazıları unutmamalıdır ki akıl yaşta değil baştadır,kimse kimseye haddini bildirmekle görevli değil..
Sabahtan beri işinizi gücünüzü bırakıp,boş işler müdürlüğü yapmaya gerek yok...
baştan ayak okuyucuyu sıkan bir şiir artık türkçede günümüze dönsek iyi olur
5 gündüz 4 gece... toplamda 100 küsur saat ediyor... Bunca zaman içinde sadece öğleleri uyudum ve toplamda en fazla 10-12 saati bulmadı bu uykum...
İyidir veya kötüdür, bilinmez; fakat şu şiir yansıdı ruhumdan kalemime... Hem ben de kabul ediyorum; İstanbul'dan çok GÜLARA'yı anmışım bu ESER'imde... Fakat GÜLARA'nın İstanbul'un ruhu olduğunu kimse anlamamış... Noktalama işaretlerini çok kullandığımı da kabul ediyorum... FAKAT BİR ÇOK ''İLK'' VARDIR BU ŞİİRDE...
* * *
BİR RÜYADIR İSTANBUL
Mekan Doğu Ekspresi;
pulman, numara kırk beş…
Yol bir ömür süresi...
Camda on üçlük güneş, göğsümde bir heyecan…
Canhıraş bir vaveyla ardınca koptu mekan
ve sonra teker teker dökülmeye başladı saniyeler zamandan…
Eşkim şaraba misal, birer vusul her nara…
Ver elini İstanbul, bekle beni Gülara!
Sol yanda, bir ırmağın sükuti resitali,
sağ yanım, arifesi muhtelif visallerin…
Gözlerimi okşamış olmalı ki ellerin;
kurşuni bir bulutun gözyaşları misali
devasa bir boşluğa düşüyorum Gülara…
Sen kokan tepelerin birinden diğerine koşuyorum sevgili…
Gül yüzlüsü, nerdesin; ses ver şu divaneye!
Hiç mi ihtiramın yok geçen bunca seneye?
Damla gözlü bir kumru dönüyor semasında Nuru Osmaniye’nin,
sönüyor Çemberli’nin gömleğinin ateşi; gün yeniden uyuyor…
Ahdedilmiş bir sevda büküyor bileğimi;
yoksa uyutur muyum seni, ey Dikilitaş!
İster bülbül desinler ister serseri, berduş…
Kokusunu almışım gülümün, uyur muyum!
Can kumru, git hem onu hem kendi eşini bul!
Zira onsuz bu şehir ha zindan ha İstanbul!
Gidin evlerinize, gidin rahat uyuyun;
Sultanahmet’te bir bank yeter de artar bana!
Bir çayım bir simidim bir de sigaram olsun…
Bilmezsiniz ki beni gönül yaram yaşatır!
Fatih’in kutlu şehri fethederken yazdığı bir şiirdir İstanbul,
bir rüyadır İstanbul; kaçın evlerinize, ruhunuzu kuşatır!
Merhabasız geçtiysem, bet sanmayın arayı
ey bahtsız Ayasofya, ey Topkapı Sarayı!
Akşamdan kalma ruhum, akşamdan kalma sular…
Bir kaptan oluyorum boğazda seher vakti; başucumda martılar…
Bir sır veriyorlar ki; ölmeden söyleyemem -öyle tembih ettiler-
Gürlüyor cümle alem, bir an için uyanıp “söyle, al Gülara’yı! ”
Ey sevgili! Ne var ki; yeminimden dönemem!
Sana böyle gelemem…
– …?
– …
– …!
Git başımdan yakamoz;
sen bu vaktin değilsin!
Bozulmasın aramız!
Onu da mı bilmesin bu aşk alimi cahil!
Dünün veda anıdır ve dağ anıdır günün,
en mahmur zamanıdır; bu vakitlerde uyur bu gecesefası il…
Ey asalet timsali, sevda masalı belde!
Su götürmez harını, dış suretin güzel de…
Eyüp’ün sükutunu, Beyoğlu’nun suyunu tatmadan geldim sana;
Fatih’in, Laleli’nin buutunu tartmadan, koştum sana Üsküdar…
Utansam da kızından, yıkandım musikinle…
Dinle beni Üsküdar, aşk kulağınla dinle:
Nice tepeler aştım, nice sırlar yüklendim…
Söyle bana ne olur; bünyende var mı gülzar?
Şöyle bir süz etrafı kızının kulesinden;
belli eder kendini altuni lülesinden…
Davran çileli başım; bize bizden başkası yar değil bu şehirde!
Keşke’lerin ayyuka çıkıp tekrar yağdığı bu taşyürekli şehir,
bizim aşkımızı mı tanır, Allah aşkına!
Hey gözüm Haydarpaşa! Çekip gitmek var ama
bil ki; son demlerimdir, bulsam da bulmasam da…
Buralarda göçmesem, kesin, şiir masamda…
Şu mahzun Barış Manço, şu Karasu vapuru
anlar benim halimden; tenim yaş, gönlüm kuru…
Kadıköy rıhtımında, cebimde yarım ekmek, tenha yer arıyorum…
Ana-baba günün de, anasız-babasızım; keza Gülara’sızım!
Adının baş harfiyle süslenmiş gerdanlıklar, yüzükler satıyorum;
kimsecikler almıyor… Ah be dinmeyen sızım!
Bir liste asılıyor şehrin panolarına “vasıl olanlar” diye;
adımız yer almıyor… Çatırdıyor sehpası cümle intizarımın…
Bekleme Ümraniye; kestim umudu artık!
Gül arayan ellerim diken yarası, yırtık…
Gidiyorum Gülara! Bil ki; gelmeyeceğim bir daha, yalvarsan da!
Yemin olsun şu aya, yemin olsun geceye; şiirime, heceye!
Kahretsin! Gülümsüyor son anlarımda bile gül yüzün, hayalimde…
Görmüyor, duyuyorum; vuslat çığlıklarına benziyor duyduklarım…
Kondüktör dürtüklüyor “Pendik’teyiz… Evet, sen! ”
Dokunma, uyuyorum…
15 - 20 Nisan 2006
* * *
Birinci seçilen bu şiire yaklaşık 10 gün önce zaten yorumumu yapmıştım... Yorumum sadece şuydu... 'Güzel...'
ŞİİRİN ALTINA YORUM YAPAN YÜZ KÜSUR ARKADAŞA SADECE ŞUNU BELİRTMEK İSTİYORUM
ŞURADA ADI GEÇEN JÜRİ ÜYELERİNİNDE ZERRE KADAR HATA GÖRMÜYORUM... HATA ''3000 TANE ŞİİRİ ÇİFT HANELİ RAKAMLARA İNDİREN, GÖRÜNMEYEN JÜRİ ÜYELERİNDEDİR!''
SON OLARAK, SAYGIDEĞER JÜRİ ÜYELERİNE, BENİM BÖYLE BİR ŞİİR DÜŞÜNMÜŞ OLMAMA VESİLE OLDUKLARI İÇİN TEŞEKKÜRLERİMİ, BUNA BAĞLI OLARAK, EN DERÛNÎ SAYGI VE SEVGİLERİMİ SUNUYORUM...
Abdulkadir Öğdüm
Gazeteci Yazar-Şair
Bu şiir ile ilgili 406 tane yorum bulunmakta