bir sarnıçta …,
binbirdirek renk açarken her biri bir anıt gibi, senin adına, senin için burada
biz dansın ıslak figürlerinde, yarı belimize kadar sularda, direklerin arasında
dışarıda tramvay, vapur sesleri ve martı çığlıkları, dünya kadar bir şehir yani
kendi yolcusuna ihanet eder her biri, umurumda değil, sen varsın ya yanımda.
/her gişenin önünde beş parasız sefalet, aldırma, İstanbul ben olurum sana/
Her sey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün isigi yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her sey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye basladi duman topraktan;
Devamını Oku
Birdenbire vurdu gün isigi yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her sey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye basladi duman topraktan;
Bu gün çok hüzünlüyüm, üstelik böyle güzel şiirler tam onikiden vuruyor yüreğimi.her satırda biraz daha hüzünle yoğruluyorum. ölesiye..... ve yeniden güzel şiirler ve mısralar için dirilmek için.Hüznüme de istanbula sahip çıkan şairler sahip çırakmı acaba diyorum. endişem yersiz şairler her hüznü sahiplenir bundan eminim.
İstanbul üzerine türlü nakışlar işlenilen Ah İstanbul....Mükemmel bir çalışmaa harika bir şiir..Oldukça etkileyici dizelerinizi ve dile getiren şair yüreği kutlarım..Saygılarımla
Usta kalem, duyarlı yürek, sizin yazdıklarınız içinde kaybolmamak ne mümkün. Yüreğiniz ve kaleminiz daim olsun.Saygılarımla.Tam Puan.Fatma AYER
..........................................
............................................
......Ayrılık kaçınılmaz olarak başa gelince, beyindeki İstanbul belleği anılar döşenmiş bir mayın tarlasına dönüşür. Her an bir yerlerden patlayan ve seni yaralayan nostaljik bir dalışın içinde bulursun kendini. Apansız yakalandığın bu patlamalar özlem dolu, hasret dolu bir arzuya dönüşür ve yakmaya başlar alev alev. Nostalji rüzgarlarıyla zamansız ve mekansız soyut bir yolculuğa çıkarsın. Bedenin bulunduğun yerde sabit bir şekilde dururken , bir anda İstanbul`a gidip gelmişindir.
Aradığın şey bir sokaktır anı kokan, bir dosttur birlikte türküler söylediğin, tavla oynadığın, sinemaya, konsere gittiğin, Köprüaltında küçücük bir masanın etrafını çevirip ucuz bir birayla saatlerce sohbetler ettiğin; bir sevgilidir deniz kokan iskelelerde, soğuk otobüs duraklarında, ağaç olurcasına saatlerce beklediğin. Parklardaki tahta bankların, yağmurda ıslanmış ve henüz kurumamış zeminine oturulup çizilmiş kalplere saplanan bir oktur görebildiğin. Arnavut kaldırımlı taş sokaklarda sevgiliye sıkıca sarılıp, apansız bastıran yağmura aldırış etmeden sırıl sıklam yürürken, döndükçe dönen dünyanın gülüp geçen insanlarının umurunda olmamasıdır yüzünde şimdi beliren tebessümün sebebi. Elinde kitapları,sırtındaki gitarı ve omzundaki kilim desenli çantasıyla, kampüste bir görüşte aşık olduğun küçük çerçeveli gözlükleri, kısa düz saçlarıyla gelip geçen kumral güzeli yeniden görebilme, iki kelime olsun konuşabilme umududur bu yolculuğa davetiye çıkaran.
...................................
...................................
İstanbul nice filmlere, öykülere, romanlara konu olmuştur. Bugün artık dudak bükerek baktığımız, kimi televizyon kanallarının “Nostalji Sineması” kuşağında gösterilen Yeşilçam filmlerinde İstanbul`un eski manzaralarına hasret gideririz. Tertemiz sokakları, sayıca az insan ve araç manzaralarıyla, güzel bahçeli, az katlı, büyük demir kapılı avlulu evleri, ahşap konakları, kapıdan kapıya, pencereden pencereye kafalarını uzatıp, terbiyeli, kibar, saygılı, güzel ve arı Türkçe`siyle sohbet eden insanlarıyla, bugün modern dünyanın aynı apartmanda yaşayan komşusunu dahi tanımayan, bir selam dahi vermeyen, aradığı adresi soran insana küfür etmiş gibi bakan, alay eden, bireyci insanına ve katledilmiş kentin hovardalarına acır gibi seslenmektedir. Bu acı sese kulak veren yürekleri parçalarcasına, vicdanlı gözleri çatlatırcasına bir sesleniştir bu sesleniş.
Oysa, “İstanbul`u dinlerken şair gözleri kapalı tüm cıvıl cıvıllığıyla neşeli bir şarkı söylerdi Mahmutpaşa, Eminönü, Beyazıt Meydanı”. Sohbet, Beyazıt` ta Çınar altında demlik demlik içilen çay olurdu. Kapalı bir kutu idi, Kapalı Çarşı. “Üsküdar`a giderken alsa da bir yağmur, katibine kolalı gömleğin ne güzel yakışacağını” düşünürdü işveli İstanbul güzelleri. Kalamış`a bir tatlı huzur almaya gidilirdi. Çamlıca yolunda, aşığı kolunda, işleri yolundaydı sevgililerin.
Bir şarkıdır İstanbul, özlem dolu, hüzün dolu, coşku dolu, ayrılık dolu, aşk dolu. Bir şiirdir, sıla kokan, arzu tüten ılgıt ılgıt. Kimisi için gurbettir, kimisi için hasrettir. Nice şairler çıkarmış, nice şiirlere konu olmuştur. “Salkım salkım tan yelleri estiğinde, mavi patiskaları yırtan gemileriyle, uzaktan düşünülen” bir kent olmuştur artık İstanbul. “Köprüde balık ekmek yeme arzusuyla, şimdi İstanbul` da olmak vardı anasını satayım” dedirten bir türküdür artık. Ansiklopedilere bile sığmayan, bitmeyen bir senfonidir güzelim İstanbul.
.......................
(Metin Başol:Bitmeyen Bir Senfonidir İstanbul- Kent insan İletişimi Üzerine Bir Deneme, (Yayınlanmamış)
....................................
öylesine istanbul kokuyor ki dizeleriniz Üstad,
Her bir köşesinde bir başka İstanbul çıkıyor karşımıza.. Şiirleriniz bir hayal ürünü gibi değilx adeta önce yaşıyorsunuz sonhra yazıyorsunuz,, Ve üslubunuz harika. yani öyle ki, şair adı yazılmayan bir şiiriniz çıksa karşıma üslubunuzundan ve sözcüklerinizden İşte bu bir Üstad Cevat Çeştepe şiiri diyebilecek kadar özgün bir üsluba sahipsiniz.
Sizi, 'Aşkın, İstanbul'un ve Açık Denizlerin Şairi' diye tanımlamak sanırım yanlış olmaz belki eksik olur.
her bir dizeniz bir dörtlük gibi, her bir dörtlüğünüz bir şiir gibi, ama şiirinizin bütünü bir senfoni gibi... İstanbul Senfonisi....
İstanbul Senfonisi eşliğinde gezindim durdum İstanbul'da.. İstanbul'u iyi bilirim sanırdım ama ne çok bilmediğim İstanbul'u varmış İstanbul'un..
TEBRİKLER ÜSTAD, TEBRİKLER ŞAİR.
NE YAZILSA HEP EKSİKTİR SİZE DAİR.
::):):):)
Kutluyorum duyarlı yüreğinizi paylaşımınıza teşekkürler.İstanbul içimi sızlatıyor
Sevgi saygılar
Yazan kaleme, yazdıran asil yüreğe selam
olsun.Tam puanla kutlarım efendim.
SAYGI VE SEVGİLER
İNCİ GERMENLİLER
bir sarnıçta …,
binbirdirek renk açarken her biri bir anıt gibi, senin adına, senin için burada
biz dansın ıslak figürlerinde, yarı belimize kadar sularda, direklerin arasında
dışarıda tramvay, vapur sesleri ve martı çığlıkları, dünya kadar bir şehir yani
kendi yolcusuna ihanet eder her biri, umurumda değil, sen varsın ya yanımda.
/her gişenin önünde beş parasız sefalet, aldırma, İstanbul ben olurum sana/
***İstanbul ne yar ne düşman bana...Çünkü hiç bakışmadık onunla,koklaşmadık ve hiç bıçaklamadık birbirimizi....İstanbul bir rüya...
Senden uzağım sana bu yüzden,senden uzağım istanbul'a...Oysa İstanul her şairin vatanıdır,hiç bilmese hiç gitmese de şair,hatta içini deşse de içindekiler...Görülmeye hazır hep,yenmeye ve yanmaya... İstanbul görülmeye hazır hiç görülmemiş bir rüya bana...
Sevgimle Gemicim...
artık şiirler yazılmaz sularına anladım, son bir mısra kalsın açıkta, ikimizin
işte canımın içi burası da hasretin anavatanı, ‘çınarlı ve kubbeli’ mavisi yani
bak dalgalara nasıl kucaklaşıyor, hiç ayrılmadan ter dökmesi gibi, ellerimizin.
..
kutluyorum yazan güzel yüreği..
namık cem
bütün eski yangınlar sel altında kalmış, bu kule de metruk, işe yaramaz artık
sessiz çıkalım merdivenleri, boşa geçen günler gibi, üç basamaktan ikisi kırık
her duvarında başka zamanın resmi, ne çok yaşamış bu şehir, benden de eski
meyhanesinde sensiz sarhoşluk, sokakların ıssızlığı geldi de aklıma, çok yazık.
/yürürsek eğer uygun adımla, ne gözyaşı girer geceye ne de gündüze ayrılık/
Diline sağlık Cevat kaptan sevgiyle kal.
İstanbul ben olurum sana, gecenin tutkusu güneşe inat, ateşlerken rüyamızı/
Derin ,düşündüren bir şiir daha sunmuşsunuz .
Yüreğinize sağlık.
SAYGILARIMLA.
Hüznün yüzü
Bu şiir ile ilgili 113 tane yorum bulunmakta