Hafif bir kanun peşreviyle küçük bir nostalji yapıyorum.
Bir yanımda batan güneşin al kırmızısı,
Bir yanımda Kadıköy’e giden vapurun tınısı…
Gözlerim doluyor.
Martıların çığlıkları ortak oluyor yalnızlığıma.
Işıklardan göremediğim yıldızları görmeye çalışıyorum sonra,
Ama belki de nargilemin dumanı engelliyor gözlerimi.
Bir yudum çay içiyorum.
Ve ardından bir lokma simit…
Boyacı çocukların dünyaya sövmelerini duyuyorum.
Ben de her şair gibi İstanbul’u dinliyorum…
Şehr-i sultana bakıyorum işte derinden.
Mavisine baktığımda, piyanonun ince tellerini hissediyorum.
Yüreğimi okşayan, sakin ve duru bir ses…
İçimdeki fırtınalara inat, beni benden alan bir ses!
Ya Kız kulesi?
Bilmem ne denir ki?
Ne hissetsem, ne düşünsem yine de boş.
Benim nostaljim denizin ortasında saklı işte.
Üsküdar’ın dar sokaklarında saklı gözyaşlarım,
Boğaz’ın kıyılarında saklı anılarım…
Bir otel odasının kirli camlarında saklı şehrin gizemi…
Benim şehrim…
Toprağı da, taşı da bakır olsa,
İstanbul’um benim!
Kimler bitmedi, kimler yıkılmadı ki bu şehirde?
Ben yıkılmışım çok mu?
Haykırmalarım kirli bulutlara karışmış.
Fener alayının dibinde ışıksız kalmışım.
Sözlerim sis olmuş yolları kapatmış.
Ben aslında bir tutam duman olmuşum.
Bir nefeste çıkmışım,
Sel gibi akmışım ümitsiz gönüllere habersiz…
Sultanahmet’in minaresinin ardında görüyorum sonra gölgeni.
Upuzun, narin ve eşsiz…
Her şeyden habersiz, beni çağırıyorsun gizlice.
Uzatıyorum elimi, dokunamıyorum sana.
Uzaktasın biliyorum.
Yedi tepe var aramızda.
İzin vermiyorlar bir türlü kavuşmamıza.
Sözlerimle kucaklıyorum ancak seni.
Yüreğimle, seni seven yüreğimle dokunabiliyorum sana.
Gözlerimle görememişim ne yazar ki?
Ben seni böyle sevmişim…
Meğer ben İstanbul’u senin için sevmişim…
Kayıt Tarihi : 29.7.2007 13:13:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!