1940-50 li yılların çocukları, bu asrın çocukları gibi “cin” olmuyordu. Korkutucu, cinli, Ermiş’ler ve günah öyküleriyle, temiz, saf yetişiyorlardı.. İnsanların Allah’ a kulluğu gibi, çocuklar da büyüklerine kul oluyorlardı. Sonradan da “cin”leşemiyordu. Özellikle de kızlar…
“KIZ KISMISI” diye başlayan cümleler deli ederdi beni. Kız kısmısı söze karışmaz, kız kısmısı kahve içmez, kız kısmısı sesini yükseltmez, fikrini söylemez, oğlanlarla oynamaz, avarelik yapmaz, vb. vb. Kız kısmısı süt dökmüş kedi gibi uysal, korkak ve itaatkâr, sözden çıkmayan insan müsveddesiydi, bir anlamda.
Sanırım kadınca isyankârlığım; düşüncelerimi ve davranışlarımı özgürce yaşayamamaktan…
Ama kılık, kıyafet çok moderndi. Kolsuz elbiseler, kabarık etekler, lüleli saçlar, topuklu ayakkabılar, diz altında biten etekler..Hanımlar çok şık ve zarifti. Büyüklerimiz başını saçı görünecek biçimde örterdi, çene altından. Birçok arkadaşım hafızdı, ama başlarını Kuran okurken, namaz kılarken örterdi.
Babalarımız, dedelerimiz karışmazdı pek. İstanbul, Afyon, Muğla, Balıkesir hep şıktı.
Son günlerde de “KIZ KISMISI” nın, 60 yıl önceki, kokusunu almaktayım sanki. Aile, siyaset, korku, sindirme, baskı, inanç karıştı, çokça. Hem “cin” gibiler, hem de benim çocukluğumdan daha….
Dileğim yaşlandıklarında, dayatılanı yapmaktan, pişmanlık duymamaları 21. asır gençlerinin. Teknolojinin en ileri ve modern, güzel bir çağındalar.
Bir kıymetini anlayabilseler yaşadıkları 21. asrın güzelliğinin, dünyalı olmanın…
Gene ipin ucunu kaçırdım. Yani konuyu dağıttım.
7 kişilik memur ailesi olarak geçim güçlüğü çekiyorduk. Yukarıda dedim ya 1940-50 li yılların çocukları, bu asrın çocukları gibi “cin” olmuyordu.
Hayata kinim; dayatılanı istemek zorunda kalarak, istediğimi olamamaktan ve mesleği (G.S.Akademisi,resim) yapamamaktan..
Çocukluğumdan bu yana büyüklerimiz “İstanbul’ un taşı, toprağı altın” derlerdi. Aklımın ermeğe başladığı yaşlarda, yoksullukla savaşmak için, ailenin beş çocuğundan en büyükleri, ablam 17 ve ben 10 yaşlarında, önceleri kırılmış tütünleri dizmeye, sonraları tütünü kırmaya ve dizmeye giderdik. Beş şiş bir sırık ederdi. Bir sırık galiba üç metreydi. Günde yirmi sırığı doldururduk.
Elim iğne tutmayı öğrendiğinde de zahirecilerin, talebimiz üzerine, eve getirdikleri yırtık çuvallarını yamamaya başladık. 16 yaşıma gelip de Kız Sanat Enstitüsü’ nü bitirince yaşımı büyüterek memuriyet hayatına atıldım.
Çalışmayı hala seven biri olarak, severek yaptım her işi.
Çocukluk bu ya; mademki İstanbul’ un taşı, toprağı altın neden kimse bir avuç toprak, bir parça taş getirmiyor? diye, içimden sessizce, sorar, kırılırdım, İstanbul’ dan ender gelen babamın arkadaşlarına. Saygısızlık olur, çalışmayı istemediğimi sanırlar diye de soramazdım babama.
Ve bir gün anladım ki; İstanbul’ a “işini bilen” gidiyor. Ya vezir oluyor, ya da rezil…
İşini bilene İstanbul’ un taşı toprağı altın, bilmeyene bataklık…
“İSTANBUL’ UN TAŞI, TOPRAĞI ALTIN” (atasözünü) deyişini İstanbul, tüm Türkiye’ ye kaptırdı. Keşke, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, telif hakkı alsaydı..
Evet, doğru okudunuz. İstanbul’ un değil “TÜRKİYE’ NİN TAŞI TOPRAĞI ALTIN” artık. Nereye bir kazma vursanız oradan altın fışkırıyor.. Kısa bir araştırma sonucu aşağıda okuyacağınız kadarına ulaştım. Eksik kalanları siz de okurken ekleyiniz.
“ALTIN DAĞLARIN, BAYIRLARIN, OVALARIN” ın bir kısmı..
UŞAK KIŞLADAĞ, TOROS SIRADAĞLARI İÇİNDE YER ALAN BOLKAR DAĞI, ERZURUM’DAKİ NARMAN VE KARADAĞ, MANİSA’NIN SALİHLİ İLÇESİ, HATAY’IN AKILLI ÇAYI, İSTANBUL’A ÇOK YAKIN OLAN İĞNE ADA, ÇANAKKALE’NİN MADENDAĞ VE KARTALDAĞ YÖRESİ, VE DE SERÇELER TERZİLER SAHALARI (KUVARS DAMARLARI İÇİNDE DE ZENGİN ALTIN CEVHERİ) , BİLECİK- SÖĞÜT ARASINDA UZANAN KROM CEVHERLERİ İÇİNDE DE ZENGİN ALTIN, ERZURUM YÖRESİNDE NARMAN VE KARADAĞ, RİZE – ÇAYELİ, ERGANİ, ARTVİN, YUSUFELİ VE ESENDERE, KASTAMONU KÜRE,, BAKİBABA, AŞIKÖY, ALTINOLUK KAZDAĞLARI, vb. bulunduğu saptanmış.
9.1.2008 Ank. Haber. Ajansı’nın İnternet sayfasındaki haberin de şöyle yazıyordu:
“Çevre örgütlerini ayağa kaldıran, altın arama çalışmalarıyla ilgili tartışmalar devam ederken, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, yapılan araştırmalara göre Türkiye'nin 600 ton görünür altın rezervi bulunduğunu, yapılan hesaplamalara göre ise bu rezervin, işçilik, vergi, harç ve katma değeri hariç metal değerinin 15 milyar 470 milyon 939 bin dolar olduğunu bildirdi. Dünya altın rezervinin 42 bin ton olduğunu kaydeden Bakan Güler, Türkiye'nin tahmin edilen altın potansiyelinin ise 6 bin 500 ton olduğunu söyledi. Güler, '6 bin 500 ton olan ülkemiz altın potansiyelinin ortaya çıkarılması durumunda, gelecekte dünyada oluşacak siyasi ve ekonomik konjonktüre göre bu potansiyelin değerlendirilmesi sağlıklı olarak yapılabilecektir' dedi. Altın arama işlemleri sırasında siyanür kullanılmadığını kaydeden Güler, Türkiye'de 17 yabancı ortaklı, 19'da yerli şirketin altın arama ruhsatı aldığını ifade etti.”
Geçtiğimiz günlerde de TV. da şöyle bir haber vardı:
“KIŞLADAĞ ALTIN MADENİNİN KAPATILMASINI PROTESTO EDEN KAPIDAĞLILAR VE ÇALIŞANLAR;
‘BU SİVİL TOPLUMUN MARİFETİ. YÖREYE HİÇ BİR ZARARI YOKTU. TEKRAR AÇILSIN! ’ diyorlardı.
Öylesine “art” düşünür oldum ki… hani derler ya, “ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞ ARIYOR” Vallahi aynen böyle oldum..
Acaba diyorum, acaba; bu kapatma kararı:
Diğer yeni altın madeni aramalarını, doğal güzelliğin ve halkın sağlığının bozulacağı nedeniyle, sivil toplum örgütlerinin engelleme çabalarına karşılık mı?
Sivil toplum örgütlerine, “halk memnun, işi var, kazanıyor ve zararı olmadığını kulaklarınızla duydunuz, ileri gidip diğer aramaları engellemeyin! ” demek gibi, bir kapatma ve protesto sanki.. Dedim ya! “PARANOYAK” oldum. Son 20-30 yıl beni bu hale getirdi.
Psikolog UTKU’ nun(Arısan) bana yararı olur mu? .. acaba..?
Biraz param olsa bir arsa alırdım herhangi dağda..
Vallahi, ülkemi sevdiğimden, takılırdım yaban ellerinde yaşarken, yabancı kökenli arkadaşlarıma “ÜLKEMİN TAŞI TOPRAĞI ALTIN” diyerek. Gerçekten de 40 yıl sonra ortaya çıktı..
“TÜRKİYE ’MİN TAŞI TOPRAĞI ALTIN…”
Mebrure Coşkunsu/ 4 Şubat 2008 Pazartesi
Mebrure Coşkunsu SucoşkunKayıt Tarihi : 3.2.2008 01:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ALTINA HÜCUM.......

..........................................................
bu yüzden habire yasalar değişiyor bu yüzden habire araziler yabancılara dağ ova dinlemiyor satılıyor..yeni maden yasasını okudunuzmu bilmem taşımız toprağmız altın ama kim alıp götürüyor..tebrikler ...aslında konu kanayan yaramız..
unutmak ölüm…
an gelir ağlarım ikimizin yerine…
bedenin toprağım olsun…
bırakıp gidersen azap düşlere
Sürükleyici 1 anlatım...
.
Tebrik ederiz Efendim...
.
(-)Not et Vesâirim,bi' tarla da biz kapatak ucuza:)
.
Saygılarımızla...
.
Vesselam
TÜM YORUMLAR (3)