tek başımayım
her an yaralanan, soyut
ama sebepsiz ruh danslarıyla
gerdanım için kurtuluş duası
dinmeyen bekleyişin sırtında
bir kan damlası çatlattı göğsünü
yumruğun battıkça sığ sulara
ver, hırpalayarak geçir dişlerime
ağzında ekşiyerek büyüyen ağuyu
aslı yok sandığın sahte çarkların hakikatini
işit saf hıçkırıklı arzularından meleklerin
tılsımlı sözcükleri, mabedin göğsüne zeytin ağacı suretiyle diktim
*
bu ellerle diktim
sâbitsiz kelâmın zikrini
ebediyyen surete mıhlayan
tılsımlı sözcükleri
neyim bilmem ki,
bir sürgünün solmuş ve çatlak dudaklarıyım belki
gömülü yatan saraylar ortasında
rastgele kıvranışlarla şüphelere sokulan
kendini soruların çeşmesinden akıtan
kendini israf eden
zamanı gelir mi ertelenen her acının
tınısını kaybederken saygıyla dizili cümleler
vakitler, yine saldırır mı gökten başlara
sessiz görünümleriyle tetikteyken vedalar
senin de içine gölgeler eğilir mi?
aklıma tutunan iri ve ürkek garabin
aklımda sarı delikler açan menakîr
bulunmuş tüm avuntuların çilesidir haberim
kederler, ışıklarla deliklerimden boşalıyor ayaklar altına
çılgın bir karabasan gibi ağzımı zorluyor gümüşten kılavuzlar
geçmiş vaktin bâki ezanı vücuduma okunuyor
eşitken ve hiç eşit olmamışken gözlerle
hırpalarken günışıltısı, içışıltımı
yeniden ölümlere şartlanmasın
öğüdüm ve kılıcı öğütten başımın
kubbesinden sarktığım şehrim ey Mabut!
taammüden çıkmayan gıkım
bu benzersiz sezgi
içime atsız bir savaşçı gibi bırakıldı
gitmenin ve dönmenin
kalmaklarla döngüde
en saltanat düzenini kurmak istedim aramızda



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!