Saat onikiyi çeyrek geçiyor,
Ve ben, yine seni düşünüyorum,
Sensizliği yaşıyorken delice...
Ah sen! Kim bilir bu saatte,
Belki bir güzellik uykusundasın,
Bayan öğretmenden satılmış,
Çok temiz, ikinci el bir arabanın,
Torpido gözünde unutulmuş,
Eski bir kara yolları haritası gibiyim,
Bin dokuz yüz yetmiş bir basım tarihli...
Bir saklambaca tutuşmuştuk,
Ben ebe olmuştum,
Sayıyordum...
Sen, saklanınca,
Bana bağıracaktın 'aç' diye!
Mazideki kavgaları unutup,
Sana geliyorum, tut ellerimi...
Turnaların kanatlarından tutup,
Sana geliyorum, tut ellerimi...
Karanlık bastırıp, ay görününce,
Anlamadım seni, sen bir muhalsin,
Seni çözmek bana görev, farz şimdi...
yerde çiğdem, gökte parlak zühâlsin,
Kirpiklerin ok da değil; gürz şimdi...
Amacın ne, nedir bana bu kastın,
Sevdiğim güzelsin ve hep öyle kal,
Eline el değmesin hiç ne olur.
Gül kokan saçlarını rüzgarlara sal,
Teline yel değmesin hiç ne olur.
Solmasın gençliğin, endamın, nazın,
Odanın ruhu tırmalayan sessizliğinde,
Heves kuduran gözlerimle,
En güzel musıkiye soyunan gecenin,
Şehvetini dinledim.
Pis bir dişi kedi,
Şiirlerin en güzeli,
Bir anneye söylenendir.
Çünkü 'anne'dir,
Türkçedeki sözlerin en güzeli...
Anne...!
Şimdi uzaklardasın, başka şehirde,
Bir gün oldu gideli, yıl gibi gelir.
Bambaşka bir iklimde, başka seherde,
Sensiz yeşil yaylalar çöl gibi gelir.
Sensiz evin tadı yok, eşyalar suskun,
Ben anlayamamışımdır hiçbir zaman,
Yiğidi öldürüp de,
Hakkını yemediğini iftiharla savunan,
İnsanları....
Yiğidin de korkaklar gibi,
En doğal hakkı değil midir zaten,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!