yüreğim çözüldü işte
peşisıra, aklımın kuşlarını saldım
işitirsin diye belki
istesen, insan gökyüzünü şiir sanır senin yanında
ama, diyeceksin ki, bu kadarına pes
olmaz diyeceksin
neden olmasın, olur pekâla
ben de bir kılcal damarım, mümkünlerin ameliyat masasında
cüzdanıma sığmayan düşleri, umudun yoluna yuvarladım
hevesin ipini kurut, yaşamı ısmarla
tanrı’yla aranı iyi tut
perdeleri arala, aç pencereni bencil bir mayhoşluğa
günışığı girsin odana
o günışığında bir çeşit istanbul
sisli minâreleriyle bir gemi olarak haliç’te kaybolan eyüp meselâ
koca bir bardak çay kokusuyla
toprağın su boylarına attığı imzâdır nöbetleşe büyüyen ağaçlar
o ağaçlar nasıl büyüyor, ormanları sonsuz kuşlu
kuş sesleri ellerimi öyle aydınlatıyor ki
neye dokunsam, biraz daha sen oluyor
duvarlarda, pencerelerde
düşten gerçeğe sıyrılan bir keskinlikte
betonları parçalayıp, şehre dağılan,
kusan yalnızlığım oluyor, ne söylesem
bir manav tezgâhı gibi dağılıyor, söylediklerim
manavlar aklımı karıştırıyor
üzüm, portakal, çilek ve karpuz aynı tezgâhta
mevsimlerden neyse ne
paramızın yettiği mevsimdeyiz
yaramızın yettiği kadar insancıl
ama, bu çok yara
ne çok yara, üstünü almadığın
bırak, fiyâkası kabuğundadır yaranın
yaşamın alacası, yaşarmış gözlerle görülür ancak
türkülerin de kalmadı ki, akşamı hızlandıracak
yeni memleketler kurayım, yaralardan açılan yerlere
gözlerinden, vagon vagon umutsuzluk akıyordur, bilirim
güneş hızıyla akıp, geçiyordur
pespembe dudakları arasından, o yazın
deli zırvaları geçiyordur hâlâ, ıslık çalarak
31 Mart 2016 Perşembe / İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 31.3.2016 23:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!